Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış’ın KKTC’nin Türkiye’ye bağlanabileceğini öne sürmesi, ilgili çevrelerde büyük gürültü kopardı.
Bunun nedeni, bir Türk hükümet mensubunun ilk kez açıkça böyle bir opsiyondan söz etmiş olmasıdır.
Bakan’ın bu sözleri ne şekilde sarf ettiğini hatırlatalım:
Bağış Londra’yı ziyaret sırasında, “Kıbrıs” gazetesi muhabiriyle yaptığı bir söyleşide, şöyle konuştu: “Kıbrıs’ta çözüm için her opsiyon masada. Çözüm iki liderin uzlaşacağı bir ‘birleşme’ formülü olabileceği gibi, iki liderin uzlaşarak ayrılıp ‘iki devlet’ şeklinde ya da KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması da mümkün olabilir. Bütün bu opsiyonlar masada, ama umuyoruz ki (gönlümüzden geçen de budur) Kıbrıs’taki iki devletin tek bir çatı altında birleşmesi ile iki tarafın huzur içinde yaşaması güven altına alınsın...”
Aslında bu açıklamada vurgulandığı gibi, Türkiye’nin tercihi ve hedefi, halen Kıbrıs müzakerelerinde tartışılan “birleşme”nin sağlanmasıdır.
* * *
Ankara şimdiye kadar sabırla iki liderin böyle bir çözüm üzerinde anlaşmalarını beklemiştir.
Ancak Türk yetkililer görüşmelerin ilelebet devam edemeyeceğini ve artık önümüzdeki temmuz ayına kadar bir sonuca ulaşılması gerektiğini belirtmişlerdir.
Egemen Bağış “gönlümüzden geçen de budur” vurgusuyla bu umudunu ifade ediyor. Ancak böyle bir mutabakat sağlanmadığı takdirde başka opsiyonların da gündeme gelebileceğine işaret ediyor.
Bu opsiyonlardan biri “ayrılma”dır; yani “iki devlet” formülüdür. O takdirde KKTC ayrı varlığını pekiştirmeye ve kendisini bağımsız bir devlet olarak tanıtmaya çalışacaktır.
Bu da, Türkiye’nin Kıbrıs politikasının daha önce sözü edilen ve bilinen bir hedefidir. Yani müzakereler kesildikten sonra, Ankara bu “B Planı”nı uygulamaya koyacaktır.
* * *
Bakan’ın esas gürültü koparan sözü, ilk kez ortaya koyduğu üçüncü opsiyon, yani KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması fikridir.
Açıklamanın bu kısmı birçok soruya yol açıyor: Bu Bağış’ın kişisel görüşü mü, yoksa hükümetin -şimdiye kadar açıklanmayan- bir tasarısı mı? Bu opsiyon üzerinde çalışılıyor ve KKTC liderleriyle istişare ediliyor mu?
Bu konuda kuşkuları artıran husus, Bakan’ın “ilhak” olasılığını açıkça “masadaki opsiyonlar” arasında saymasıdır.
Bu şimdiye kadar üzerinde hep durulan “KKTC’nin bağımsızlığı” ilkesine ters düşüyor.
Bu nedenle Bağış’ın sözleri, KKTC’de de şaşkınlık -ve açıkçası hoşnutsuzluk- yarattı. Yöneticiler susmayı tercih ederken, muhalefet bu yeni tutumu sert bir şekilde eleştiriyor.
Söyleşinin yer aldığı “Kıbrıs” gazetesine yağan okuyucu mektuplarının büyük kısmı “ilhak” fikrine karşı çıkıyor. Adaya yerleşen bazı Türkiyelilerin aksine, Kıbrıslı Türklerin çoğu, bu opsiyonun dile getirilmesinden rahatsızlık duymuyor...
* * *
Eğer gerçekten Ankara’da hükümet çevrelerinde böyle bir opsiyon üzerinde ciddiyetle duruluyorsa, bunun lehindeki ve aleyhindeki argümanların iyi değerlendirilmesi ve bu arada Kıbrıs Türklerinin fikrinin de alınması gerekir.
Ankara ilhakı Türkiye’nin jeostratejik, güvenlik ve ekonomik çıkarlarına uygun görebilir. Böylece KKTC’de yaşayanların daha güvenli ve mutlu bir hayat yaşayacaklarını düşünebilir... Buna karşılık böyle bir hareket, dış dünyada Türkiye’nin yayılmacı politikası olarak algılanacak, sert tepkiler Ankara’yı çok zora sokacaktır.
Hasılı Bağış’ın, hangi amaçla olursa olsun, ortaya attığı “ilhak” fikrinin ne ölçüde geçerli ve yararlı bir seçenek olduğunu iyice tartışmak gerek...