Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Üstündeki mutfak kıyafeti olmasa, onun bir aşçı değil, bir işadamı ya da bir bürokrat olduğunu sanırsınız.
Aslında Muhammed Nizar Bitar sıradan bir “aşçı” değil.
O, bir Suriyeli “mülteci”...
Ama sıradan bir mülteci de değil.
Çok hareketli bir yaşam öyküsü var Muhammed’in...
Aslında onun esas mesleği mozaik ve seramik sanatı. Suriye’de uzun yıllar bu alanda çalışmış, kurduğu tesisle işi büyütmüş, Türkiye dahil pek çok ülkeye ürünlerini satmış.
Siyasi görüşleri ve rejime muhalefeti nedeniyle bir ara hapiste yatan Muhammed, kendi deyişiyle “40 bin dolarlık bir bahşiş”le serbest kaldıktan sonra, ülkeyi terk edip ta Afrika’daki Fildişi Kıyısı’na göç etmiş. Daha sonra ülkesine dönünce, geçimini sağlamak için ufak bir lokanta açmış...
Suriye’de halk ayaklanması başladığında Muhammed ailesiyle birlikte Türkiye’ye sığınmaya karar vermiş. Aynı girişimci ruhla, İstanbul’da Aksaray’da bir bodrum katında Suriye yemekleri yaparak işe başlamış; daha sonra o semtte bir lokanta açmış.
Kendisi bugün “Tarbuş” adlı firmanın ve sayısı her gün artan bir lokanta zincirinin sahibi.
Yeni vatan
“Benim artık vatanım Türkiye’dir” diyor Muhammed. “Evet, Suriye vatandaşıyım ama Türkiye’de rahatça çalışıyorum, çocuklarım burada okuyor, geleceğim burada. Açıkçası dönmeyi düşünmüyorum”...
Muhammed Nizar Bitar ile bu sohbetimiz, önceki gece Kadir Has Üniversitesi’nin düzenlediği “Diplomasi Sofrası”nda gerçekleşti. Bu etkinliğin amacı, çeşitli ülkeler ile Türk sivil toplumunu “mutfak” yoluyla yakınlaştırmaktır. Üniversite Rektörü Prof. Mustafa Aydın her ay bir yabancı ülkenin yemeklerini tanıtmak gayesiyle bir davet düzenliyor.
Bu kez sıra Suriye’deydi. Nitekim “sofra”lar leziz Suriye spesiyaliteleriyle donatıldı. Bu yemekleri hazırlayanların başında “şef” Muhammed bulunuyordu.
Konuk konuşmacı ise, mülteci sorunu konusunda deneyimli bir uzman olan Metin Çorabatır idi.
Uzun yıllar BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Ankara’daki ofisinde sözcü olarak çalışmış olan Çorabatır, halen “İltica ve Göç Araştırma Merkezi”nin başında bulunuyor.
Einstein örneği
Çorabatır konuşmasının başında ilginç bir hatırlatma yaptı: Albert Einstein de bir mülteciydi... Irkçı Nazi rejiminden kaçan bu büyük bilim adamını Almanya kaybetmiş, ABD kazanmıştı... Çünkü onun deyişiyle, “Mülteciler beraberlerinde sadece ufak bir valiz değil, zengin bilgi birikimini de götürürler”.
Çorabatır’ın da belirttiği gibi, Suriye’den Türkiye’ye kitlesel göç birçok ekonomik ve sosyal sorunlar yaratıyor. Halen 1.7 milyonu bulunan bu mültecilerin Türkiye’de ne kadar kalacakları belli değil. Bu Suriye’deki duruma bağlı. Bir kısmı (Muhammed gibi) hiç dönmek de istemeyebilir.
Hükümet başta sığınmacılara “misafir” demeyi tercih etti. Ama bu uzayan misafirliğe hukuki bir statü vermek gerekir. Zira mültecilerin çoğu artık kent ve kasabalara yerleşiyor, çalışıyor veya iş arıyor, çocuklar okula gidiyor, vs...
Şimdiye kadar mülteciler için 5.5 milyar dolar harcayan Türkiye gerçekten elinden geleni yapıyor. Muhammed Nizar Bitar’ın başarısı mültecilerin de kendi paylarına bir şeyler yapabileceklerini gösteren bir örnek...