Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Bugünlerde Avrupalıların hararetle tartıştığı konu, ilk bakışta bize yabancı gelebilir. Konu, AB’nin geleceği ile ilgili: Nasıl bir birlik? Üye ülkelerin entegre olacağı bir federasyon mu? Yoksa ulusal devletler topluluğu mu?
Eğer biz de - ileri bir tarihte dahi olsa - AB ile bütünleşmeyi amaçlıyorsak (ki bugünkü politikamız budur) şu sırada Avrupa’da tartışılan bu konu ile ilgilenmemiz gerekiyor. En azından nasıl bir Avrupa’nın bir parçası olacağımızı, bunun nasıl bir tavır değişikliğini zorunlu kılacağını şimdiden bilmek durumundayız.
AB şimdi bu tartışmalarla, geleceğini belirleyecek yeni bir oluşum aşamasına giriyor. Ortak fikir ve amaç, daha "birleşik" bir AB yaratmak. Ancak bunun ölçüsü üzerinde, çeşitli üye ülkelerin farklı görüşleri var. Hatta bazı liderlerin vizyonu veya "Avrupa projesi" ciddi çelişkiler de gösteriyor...
* * *
FRANSA Başbakanı Lionel Jospin’in önceki gün Paris’te yaptığı konuşma, bu farklılığı açık bir şekilde ortaya koydu.
Şimdi AB içinde, Avrupa’nın geleceği konusunda en az iki ayrı "düşünce ekolü"nün var olduğu rahatça söylenebilir. Biri Alman, diğeri Fransız ekolü...
Alman ekolünün görüşlerini, Şansölye Schröeder ve Dışişleri Bakanı Fischer, peş peşe yaptıkları beyanlarda dile getirdiler.
Gerçi iki Alman liderinin söylediklerinde, nüans sayılacak bazı farklar var; ama temelde Alman görüşü, AB’nin giderek federal bir sisteme yönelmesini öngörüyor. Mevcut kurumlar (Bakanlar Konseyi, Komisyon ve Parlamento) ona göre daha güçlü ve merkezi bir nitelik almak... Üye ülkelerin durumu, Almanya’daki (federe) "Landerölerin statüsüne benzemeli... Tabii bu görüş, üyelerin kendi egemenliklerinden daha büyük özveride bulunmasını gerektiriyor. Buna karşılık AB, daha birleşik ve güçlü hale gelmiş olacak...
* * *
FRANSA bu görüşü pek benimsemiyor. Cumhurbaşkanı Chirac’tan sonra Jospin’in son beyanı, bunu net olarak gösteriyor.
Gerçi iki Fransız liderinin söylediklerinde de nüans sayılacak farklar var; ama temelde Fransa’nın görüşü, AB’nin federal sisteme kesinlikle yönelmemesini ve üyelerin "ulus - devlet kimliğini" korumasını öngörüyor.
Fransızlar öteden beri, AB’nin bir Avrupa Birleşik Devletleri (ABD gibi) haline dönüşmesine karşı. Chirac gibi Jospin de, AB’yi, egemen ulus - devletlerden oluşan, ancak entegrasyonu da ileri bir aşamaya götüren bir birlik olarak görüyoruz.
Jospin’in deyişi ile, halen AB’nin yapısında "yeterince federalizm unsurları" vardır. Dolayısı ile kurumların yetkilerini artırıp daha merkeziyetçi bir sistem kurmaya gerek yoktur.
* * *
TEMELDE bu iki "düşünce ekolü"nün Avrupa vizyonu üzerindeki farkı şudur: Biri (Almanlar) "devletler üstü bir birlik" görmek istiyor. Bu, Almanya’nın kendi yapısına ve sistemine de uygun bir düşüncedir. Diğeri ise (Fransızlar) "ulus - devletlerden oluşan birlik" niteliğinin korunmasını savunuyor. Bu da Fransa’nın geleneksel "Jacobin" düşünce tarzına daha uygun bir sistemdir...
Şimdi ne olacak? Bu tartışma devam edecek. Buna bazı üyeler (başta İngiltere) farklı görüşler de getirecek.
Geçen aralıkta Nice’te yapılan zirvede AB’nin "kurumsal reformları"nın 2004 yılına kadar tamamlanması kararı alınmıştı. Fransız analistleri "aceleye lüzum yok. Konuyu iyice tartışalım ve bir konsensüs varmaya çalışalım" diyorlar.
Biz de bu tartışmaları yakından izleyelim...