Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ATİNA


       Başkan Clinton'ın Atina ziyaretini ertelemeye sevkeden kriz şimdilik atlatılmış görünüyor; ama gezi sırasında ABD - Yunan ilişkilerini etkileyecek nahoş olayların cereyan etmesi tehlikesi hala sürüyor.
       Clinton'ın ziyareti, Atina'da, ABD aleyhtarı gösterilerin ve şiddet eylemlerinin patlak vermesi üzerine, bir hafta sonraya ertelenmişti. Önceki güne kadar, Başkan'ın 19 Kasım'da buraya gelişinin kesin olup olmadığı da belli olmamıştı. Hatta bazı Yunan gazeteleri, ziyaretin iptal edilebileceğini bildiriyordu.
       Dün Başbakan Simitis başkanlığındaki "İç Kabine" (Bakanlar Kurulu'nun bir kısmı) toplantısından sonra, durum aydınlandı: Clinton 19 Kasım'da (yani Türkiye ziyaretinden sonra) gelecek. Hükümet, onun kalacağı ve hareket edeceği bölgede hiçbir gösteriye izin vermeyecek. Clinton - başta planladığı gibi göstericilerin hedefi haline gelen ABD Büyükelçiliği'nde değil - gösterilere yasak bölgedeki Intercontinental Oteli'nde kalacak...
       Kısacası dün Simitis hükümeti, Clinton yönetimine ziyaretin "olaysız" geçmesi için her türlü önlemin alınacağı garantisini verdi. ABD'nin - ve Washington'daki Yunan lobisinin - bu gelişmeden memnun olduğu ve böylece son günlerde çıkan krizin atlatıldığı belirtiliyor.
       * * *
       ŞİMDİ Yunanlılar bu krizin nedenlerinden çok sonuçları ile ilgileniyorlar. Sordukları soru şu: "Clinton'ın 24 saatlik ziyareti gerçekten kazasız belasız geçecek. Hükümet gösteri yapmak isteyen güçlere hakim olabilecek mi? Son krizin "gölgesi" altında yapılacak görüşmeler, ABD - Yunan ilişkileri ve ele alınacak konular (başta Kıbrıs ve Ege sorunları) açısından verimli olabilecek mi?
       Her iki konuda da Atina'daki siyasal çevrelerde kuşkular ifade ediliyor. "Katimerini" gazetesinin deyişi ile, ABD - Yunan ilişkilerini "kara bulut sardı" bir kere.
       Olayın Simitis'i çok zor duruma düşürdüğü açık. Bir yandan radikal solculara, PASOK içindeki muhaliflerine (Pangalos gibi) ve sağcı muhalefete karşı direnmek zorunda. Öte yandan da ABD ile ilişkilerinin bozulmamasına özen göstermek durumunda... Ve bütün bunlar, Yunanistan'da erken seçim (martta) olasılığından söz edildiği bir zamana rastlıyor...
       Neyse ki, bütün baskılara ve eleştirilere rağmen, Simitis Clinton'ın gelişini garantilemek için bazı cesur önlemler almayı yeğlemiş bulunuyor...
       * * *
       BÜTÜN bunlar Türkiye - Yunanistan yakınlaşmasını nasıl etkiler?
       Estia" gazetesi önceki gün, "ABD - Yunan ilişkilerinin bozulması Türkiye'ye yarar" diye yazıyordu. Belki ilk bakışta öyle gözükebilir; ama gerçekte böyle bir kriz ne Türk - Yunan ilişkilerinin, ne de Türkiye'nin lehinde bir sonuç verir...
      
Simitis'e yakın bir kaynağın dün bize şu söyledikleri, daha gerçekçi: "ABD ile Yunanistan arasında gerginlik olursa, Simitis'in manevra kabiliyeti tamamen daralır. O zaman Türkiye ile yakınlaşma ve örneğin AB'nin Helsinki zirvesinde Türkiye'nin adaylığını destekleme konusunda daha çekingen davranabilir. Çünkü bu durumda kamuoyunun olumsuz tepkisinden korkacaktır. Dolayısı ile Clinton'ın Atina ziyaretinin olaysız geçmesi ve bu krizin atlatılması, tüm tarafların lehindedir...
       * * *
       TÜRK - Yunan ilişkilerinde her gün olumlu bir etkinlik veya olay meydana geliyor.
       Dünkü önemli ve mutlu olay (hemen "Dostluk Treni"nin Atina'ya gelişinin ardından) "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü töreni idi. Geniş ve seçkin bir kalabalığın katılımı ile gerçekleşen bu yılki törende, "büyük isimler" vardı: Eski Başbakan Mitsotakis, eski Dışişleri bakanları Papulyas ve Papakonstantinu ve daha birçok ünlü milletvekili, yazar, aydın, vs.
       Ama bu törenin önemli bir yanı da Hikmet Çetin ve Altan Öymen dahil pek çok konuşmacının da belirttiği gibi, Türk ve Yunan halklarının dostluk arzusunun, politikacılara ve yöneticilere bir mesaj olduğunu teyid etmesidir. Yirmi yıldır devam eden "Abdi İpekçi Ödülü", bu sürecin avangardı ve güvencesi olmuştur. Ve şimdi kurumlaşmış olan bu "ödül" olayı, son haftalarda hızlanan Türk - Yunan yakınlaşmasına ivme kazandırıyor.
       Altan Öymen'in de belirttiği gibi, bu olanlara "maşallah, nazar değmesin" demekle yetinmeyip bu çabaları bundan böyle daha da yoğunlaştırmak görevi artık politikacılara düşüyor...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr