Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       ALMANYA'nın "Süddeutsche Zeitung" gazetesi Türkiye'deki son siyasal gelişmelere ayırdığı bir yazıda, dünyanın "yeni bir bin yıla girmeye" hazırlanırken, birçok ülkenin "yeni liderlerle başlangıç yaptığını", Türkiye'de ise bunun aksinin görüldüğünü belirtiyor. Gazeteye göre, Türkiye, "siyasal kariyerlerine yarım yüzyıl önce başlayan iki liderle", yani Demirel ve Ecevit ile, 20'nci yüzyıla veda eden dünyanın tek ülkesi olacak...
       İki Türk liderinin politikaya atıldığı yıllarda, ABD'nin Başkanı Eisenhower olduğunu hatırlatan gazete, Ecevit ilk başbakan olduğu zaman, Almanya'da da Willy Brandt'ın aynı konumda olduğunu belirtiyor...
       Gerçekten ABD'den Almanya'ya, İngiltere'den Fransa'ya, hatta Latin Amerika'dan Uzakdoğu'ya kadar demokratik ülkelerde siyasal yaşamları 50 yılı bulan, yaşları da 70'i aşan politikacılardan iktidarda (ve hayatta iseler siyasette) olan tek kişi yok.
       Bugün demokrasilerde yeni kuşağı ve yeni düşünceleri temsil eden (yaşları 40 - 50 arası) liderler iş başındadır: Clinton, Blair, Schröder, Aznar, D'Alema gibi...
       Alman gazetesinin belirttiği gibi birçok ülke 2000'li yıllara genç liderlerle girecek.
       Ya Türkiye?
       Bunu düşünmek bile zor. Değil 2000 yılına, 1999'a nasıl bir hükümetle gireceğimiz dahi belli değil...
       * * *
       TÜRKİYE'de siyasete hep "eski isimler"in hakim olması, Batılı analistlerin dikkatini çeken bir husus. Nitekim 75'ine varan Demirel'in, yeni hükümeti kurma görevini 73 yaşındaki Ecevit'e vermesi, Avrupa basınında bir hayli ilgi görmüşe benziyor. Viyana'daki "Die Presse" gazetesi de Türkiye'de neden bunun böyle olduğunu merak edenler arasında...
       Kuşkusuz uzunca bir kariyerin kazandırdığı birikim ve deneyim - herhangi bir meslekte - bir "artı" sayılır. Ancak demokrasilerde uzun süre politikada kalanlara "yıllanmış şarap" gözü ile bakılmıyor. Aksine, toplum yönetimde "taze kan"ı tercih ediyor...
       Tabii seçmenler liderlerini yaşlarına göre - yani ille genç olmalı diye - seçmiyorlar. Ancak son olarak İngiltere'den Almanya'ya kadar çeşitli ülkelerde görüldüğü gibi, halk "değişim" istiyor ve bunun artık "siyasal dinozorlar" tarafından gerçekleştirilemeyeceğini düşünüyor.
       Kaldı ki, bu genç liderler yeni görüşler ve programlar ortaya koydukları için, "istikrar ve süreklilik" vaat eden "eskiler"e pek itibar edilmiyor.
       * * *
       TÜRKİYE'de siyasi yaşamı yakından izleyen bir Batılı analist, "sizde döner kapı politikası geçerli" diyor. Yani, aynı siyasal liderler devamlı olarak bir çıkıyor, bir giriyor!..
       Dolayısı ile, Türk siyaset sahnesinde uzun süre hep aynı şahıslar görülüyor.
       Neden?
       Bunun çeşitli nedenleri var. Bir Türk siyaset bilimcisinin deyişi ile bu, "siyasette pederşahi zihniyet"in hakim olmasının bir sonucu. Lider, partinin, milletin kendisi gibi bir yöneticiye ihtiyacı olduğu ve ülkeyi en iyi kendisinin yönetebileceği (ve ondan daha iyisinin bulunamayacağı) inancına sahip.
       Bu zihniyetle bazı liderlerin iktidarı (başbakanlığı) bir "hak" saydığını görüyoruz... Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu bir TV programında ne güzel söylemiş: "Hala padişahlık mantalitesi hakim"! Ve de, "maalesef Türk toplumu yaratıcılığını sanki yitirmiş...
       Almanya'dan Avustralya'ya kadar, son çeyrek yüzyılda, en ufak bir yenilgi - hatta kuşku - üzerine, politikacıların ve hatta başbakanların istifa ettiği çok görüldü.
       Zamanında çekilmesini bilmek, ayrı bir siyasal kültür... O da henüz bizde yok.
       Bu durumda "Süddeutsche Zeitung"un yazdığı gibi Türkiye'nin 20'nci yüzyıla eski liderlerle veda eden tek ülke olması da kaçınılmaz...



Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr