Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kıbrıs konusunda KKTC lideri Rauf Denktaş’ın ve diğer resmi ağızların beyanları, adadaki Türkler ile Rumların hiçbir şekilde bir arada yaşayamayacağı savına dayanıyor.
Bunun nedenini anlamak kolay: Kıbrıs’ın bağımsız bir devlet olmasından kısa bir süre sonra Rumların Türkleri eritmek için giriştiği çeşitli ayak oyunları, baskılar, hatta saldırılar, Türk tarafında haklı olarak iki halkın birlikteliği konusunda ciddi kuşkulara ve kaygılara yol açtı. Ta Makarios zamanından başlayarak çeşitli Rum liderlerinin adada bir Elen hakimiyeti kurmaya yönelik art düşüncelerini açığa vuran konuşmaları ve davranışları, Türk toplumunda bu güvensizliği büsbütün artırdı.
Kabul etmek lazım ki, 1974 harekatından sonra Rum kesiminde de aynı şekilde Türklere (ve özellikle Türkiye’ye karşı) benzer duygular hakim olmuştur.
Yakın geçmişin bu izlerinin kolay silinmesi elbet mümkün değil. Bu durumda, Son Annan planının öngördüğü biçimde bir çözüm gerçekleşebilir mi? Diğer bir deyişle iki halk kendi kesimlerindeki özyönetimlerinin yanı sıra aynı çatı altında birlikte yaşamaya razı olurlar mı?
***
BU değerlendirmeyi yaparken, bir yandan Kıbrıs Türklerini nereden nereye geldiklerini, bir yandan da Kıbrıs sorununun değişen konjonktür çerçevesinde nasıl yeni bir şekil aldığını dikkate almak gerek.
Annan planının sakat ve baştan müzakereye muhtaç birçok yanı var kuşkusuz. Ama bu taslağın dayandığı noktanın, iki tarafın ayrı özyönetimlerine rağmen zaman içinde bir beraberlik kurabileceği fikri olduğu da unutulmamalı.
Açıkçası her iki tarafta da buna şüphe ile bakanlar veya hatta bu fikre karşı çıkanlar var. Rumlar arasında adanın yeniden birleşmesini isteyen çok; ama o da kendi isteklerinin yerine getirilmesi şartı ile... Türk tarafında (son zamanlarda yaygınlaşan sivil toplum hareketinin gösterdiği gibi) Annan planı doğrultusunda bir çözüm isteyen de çok; ancak Denktaş yönetiminin bu konuda çok ciddi rezervleri var. Daha doğrusu yönetim, temelde Rumlarla birlikteliğe karşı. Denktaş’ın son konuşmalarında dahi, hep geçmişteki olayları dile getirmesi ve örneğin Annan planının öngördüğü gibi bir miktar Rum göçmeninin 20 yıl içinde Türk kesimine dönmesinden korkması, bunu gösteriyor.
***
KIBRIS Türkleri - özellikle yeni kuşak - arasında, geçmişten kaynaklanan düşmanlığı bırakıp daha iyi bir geleceğe yönelmek eğiliminin giderek güçlendiği görülüyor.
Tabii ki bu, iki halkın hemen iç içe yaşamaya başlayacağı, bir çırpıda Kıbrıs kimliği etrafında entegre olacağı anlamına gelmez. Bunda önemli olan, adanın geleceğini beraberce belirlemek ve yeni doğacak imkanları paylaşmak niyetinin ve iradesinin mevcut olmasıdır.
Böyle bir şeyin gerçekleşmesi, güçlü, kararlı liderlik ister. Tarihte bunun örnekleri çoktur. Atatürk ve Venizelos’un savaştan sonra Türkiye ile Yunanistan arasındaki düşmanlığı terk edip yeni bir dostluk dönemi başlatmaları gibi. Veya De Gaulle ile Dr. Adenauer’in Fransız - Alman yakınlaşmasını sağlaması gibi...
Denktaş ile Klerides’ten de beklenen bu. Hele halklar arasında yeni bir sayfa açma arzusunun yaygınlaştığı ve yeni fırsatların ortaya çıktığı bir ortamda...