Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

FAS’tan Endonezya’ya kadar uzanan ve toplam nüfusu 1.5 milyarı bulan Müslüman dünyasına yönelik bir konuşmanın, herkesin tam desteğini sağlaması çok zor, hatta imkânsız.
Üç kıtayı kapsayan İslam âlemi, aslında birleşik, tek bir blok değil. Onun içinde çeşitli ulusal, etnik ve mezhep gruplarının yanı sıra, siyasal, ideolojik ve sosyal derin farklılıklar da var. Mevcut sorunlara ve anlaşmazlıklara bakış açıları da değişik.
ABD Başkanı Barack Obama’nın Kahire’den bütün İslam dünyasına seslenmesi, cesaret isteyen, gerçekten zor bir işti.
Kahire’deki konuşmasına dün geniş bir coğrafyadan gelen tepkiler, Amerikan liderinin bu sınavda iyi derece aldığını gösteriyor.
Kuşkusuz Obama’nın söylediklerinden tatmin olmayanlar, hatta kızanlar (El Kaide, Taliban gibi) oldu. Genelde büyük çoğunluk 40 dakika süren bu konuşmada, kendi düşüncesine veya beklentilerine uygun bir şeyler buldu.
Obama’nın, Beyaz Saray’a davet ettiği uzmanların da katkısıyla, üzerinde günlerce çalıştığı bu konuşmada, her sözcüğü dikkatle seçtiği belirtiliyor. O kadar ki, örneğin, “terörist” sözcüğü yerine “şiddete başvuran aşırılar” demeyi tercih etti... Aynı şekilde, Arap âleminde iktidarda bulunanları rahatsız etmeden, “sokakları” ve muhalifleri memnun eden ifadeler kullandı. Konuşmasını Kahire Üniversitesi’nde dinleyen “Müslüman Kardeşler” mensuplarının onu hararetle alkışlaması da bunun göstergesi...

Yeni olan ne?
OBAMA’nın konuşmasının çeşitli boyutları, yeni yönetimin görüşlerini ve açılımlarını yansıtıyor. Bu bakımdan bazısı, “Obama yeni bir şey söylemedi” diye düşünebilir. Aslında İslam dünyasına ilk seslenişten somut şeyler beklemek doğru değil. Önemli olan, Obama’nın İslam dünyasına yakınlaşma ve ortaklık çağrısında bulunması dışında, bölgesel anlaşmazlıklar hakkında fikirlerini ve beklentilerini açık, net biçimde ortaya koymuş olmasıdır.
Bizce, bu meseleler arasında İran ve Filistin ile ilgili söylediklerinde bazı önemli unsurlar var.
Obama daha önce de İran’la diyalog istediğini söylemişti. Kahire’deki konuşmasında bunu tekrarlarken, İran devrimine de değindi ve geçmişteki hataların üstüne çizgi çizip Tahran’la yeni ilişkiler kurmayı arzuladığı mesajını verdi.
Daha önemlisi, İran’ın nükleer çalışmalarını -barışçı amaçlarla- sürdürme hakkını teslim ettikten sonra, ilk kez farklı bir üslup ve yaklaşımla, nükleer silahlar meselesine değindi. Obama genelde nükleer silahlara karşı olduğunu ve bu dehşet silahlarından arınmış bir dünya için çalışacağını belirtti.
Bu niyet ve bu çabalar ne sonuç verir belli değil; ama bu, ABD’nin -İran’ı da “angaje” etmek için- sergilediği yeni bir tavır...

İşin peşini bırakmayacak
OBAMA’nın dikkat çekici bir pozisyon aldığı diğer konu ise, İsrail-Filistin anlaşmazlığı.
Başkan’ın “iki devlet” esasına dayalı çözümü savunması, hatta İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşim yerlerini dondurmasını istemesi yeni değil. Ama bu talebini konuşmasına dahil etmekle, bunu Netanyahu hükümeti üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmış oldu. Dünkü “Haaretz”in belirttiği gibi, İsrail hükümeti, şimdi yoğunlaşan bu baskıya karşı fazla direnemeyecek ve “iki devlet” sistemini kabul edecek.
Obama dün Almanya’daki basın toplantısında, Ortadoğu hakkında söylediklerinin neyi değiştireceği sorusuna karşılık şu yanıtı verdi: “Bir konuşmayla bu 60 yıllık mesele halledilemez... Şimdi farklı olan şey, bizim bu meseleyi ciddi olarak ele almamız ve çabalarımızı sürdürmeye kararlı olmamızdır.”
Mesaj açık: Obama bu işin peşini bırakmayacak...