Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Başkanı Barack Obama’nın 24 Nisan’da yayımladığı mesajın Türk-Amerikan ilişkileri açısından en olumsuz yanı, kendisine Türkiye’de duyulan sempati ve güvenin sarsılmış olmasıdır.
Seçimleri kazandığı zaman ve son olarak Türkiye’yi ziyaret ettiği günlerde Barack Hüseyin Obama’nın Türk kamuoyundaki imajını hatırlayın... Bir de 24 Nisan mesajıyla beklentileri yok eden, hayalleri yıkan Obama’nın şimdi nasıl göründüğüne bakın...
Aslında Obama bu mesajında “soykırım” sözcüğünü kullanmamakla Türkiye’yi tatmin edeceğini düşünmüştür. Türkiye’nin hassasiyetini dikkate alması ve hukuki bakımdan önem taşıyan bu terimi kullanmaması iyi de, mesajdaki ifadeler onun gerçek duygu ve görüşlerinin ne olduğunu açıkça ortaya koydu.
Mesele sadece Ermenilerin “soykırım”a eşdeğer olarak kullandıkları “Medz Yeghern” (Büyük Felaket) terimini telaffuz etmesinden ibaret değil. Obama, bu mesajında kendisini Ermeni iddiaları lehinde angaje eden görüşler ifade etti. Örneğin 1.5 milyon Ermeninin katledilmesinden ve bu gerçeğin kabul edilmesi gerektiğinden söz etti. 1915 olaylarını “tarihin en büyük vahşetlerinden biri” olarak tanımladı....

Yeni tehlikeler
ASLINDA kaygı verici husus, Obama’nın sergilediği bu tutumun, ABD’de Ermeni soykırım iddialarının tescili yönünde yeni adımların atılmasını teşvik etmesi olasılığıdır. Başta Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi olmak üzere, Demokratların Kongre’den bu konuda bir karar çıkartmak istediği biliniyor.
Obama’nın bu mesajından sonra Ermeni yanlısı tavrından geri adım atması söz konusu olmadığına göre, soykırım iddialarının ABD’nin gündeminde kalacağı açık.
Tabii bu hele Obama döneminde iyileşeceği ve gelişeceği ümit edilen Türkiye - ABD ilişkilerinin geleceği açısından bir tehlike oluşturuyor.
Diğer bir tehlike olasılığı da, Türkiye ile Ermenistan arasında başlayan yakınlaşma sürecinin geleceğiyle ilgili. Gerçekte iki ülke arasında ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik çabaların Obama’nın 24 Nisan mesajından etkilenmemesi gerekir. Ne var ki bu süreç ile ABD Başkanı’nın soykırım konusundaki tutumu arasında daha baştan bir ilinti kurulmuştur. Hatta Ankara ile Erivan arasındaki mutabakatın açıklanması, Ankara’nın gayretiyle, o tarihe denk getirilmiştir.
Kuşkusuz Türkiye ile Ermenistan arasında başlayan sürecin esas amacı sırf Obama’nın soykırım demesini önlemek değildi. Bu süreç birçok bakımdan iki ülkenin ortak yararına işleyeceği umuduyla başlatılmıştır. Ama şimdi görülüyor ki, Obama’nın mesajı, Ankara’da bu sürecin seyri üzerinde bazı şüphelere yol açmaktadır...

Çare ne?
BİZCE, Obama’nın mesajına, gerek Türk-Amerikan ilişkileri, gerek Türkiye-Ermenistan yakınlaşma sürecini bozacak ölçüde bir değer yüklemek yanlış olur. İşi bu noktaya getirmek, olsa olsa 24 Nisan olayını Türkiye’yi sıkıntıya sokmak isteyenleri sevindirmeye yarar...
Tabii ki Obama’nın mesajıyla aldığı tavra tepki göstermeli, duyulan düş kırıklığı ifade edilmeli. Ama bu mesajın Türk-Amerikan ilişkilerini ve Ankara- Erivan diyaloğunu rayından çıkarmasına da izin vermemeli.
Yapılması gereken şey, her yıl ABD’de ve diğer birçok ülkede 24 Nisan vesilesiyle aynı sıkıntıların yaşanmasını önleyecek çareler üzerinde daha çok düşünmek ve daha etkin stratejiler geliştirmektir.