Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ortadoğu’da Arap Baharı derken, Soğuk Savaş rüzgârları esmeye başladı...
Bölge, özellikle Suriye konusunda, yeni bir cepheleşmeye sahne oluyor.
BM Güvenlik Konseyi’nde Rusya’nın -ve Çin’in- vetosu ile sonuçlanan Suriye ile ilgili tartışmalar, bölgesel aktörler arasındaki çıkar çatışmalarını ve yeni sürtüşmeleri yüzeye çıkarmış bulunuyor.
Mesele sadece Güvenlik Konseyi’nde beş daimi üyeye verilen veto hakkının, günlerce tartışılan bir karar tasarısı üzerinde kullanılmasından ibaret değil. Rusya gibi ABD de zaman zaman itiraz ettiği önerilere karşı vetosunu kullanmıştır.
Bu kez, Rusya’nın vetosu, Ortadoğu’daki değişim hareketleri karşısında büyük devletlerin çıkarları ve temel politikaları ile ilgili ciddi bir ayrışmanın ve gruplaşmanın işaretini vermiştir.
Bir yanda ABD’nin başını çektiği Batı Bloku ve bu kez onunla birlikte duran Arap Birliği... Diğer yanda Rusya ve aynı safta yer alan Çin. Bu cephede, Suriye konusunda benzer çıkarları ve görüşleri olan İran da var. Buna karşılık Türkiye, Batı saflarında...

Zıt çıkarlar
Arap Baharı başladığı günden beri, Batılı ülkelerle Rusya’nın bu coğrafyadaki gelişmeler karşısındaki tutumlarında büyük bir farklılık veya çelişki görülmemiştir. Moskova -ve Beijing- Tunus ve Mısır olaylarında daha temkinli davranmakla beraber, değişimi - Batılılar gibi- desteklemiştir. Libya konusunda da Batı’nın müdahale girişimlerine karşı çıkmamış, ama sonradan hüsrana uğramıştır.
Suriye konusunda Rusya -ve Çin- krizin başından itibaren Esat rejimini destekleyen ve halk hareketine karşı çıkan bir tavır almıştır. Bunun nedeni açıktır: Suriye Moskova’nın -ta Sovyetler Birliği döneminden beri- Ortadoğu politikasında çok önemli bir yer tutmaktadır. Rusya’nın Esat yönetimiyle çok sıkı stratejik, askeri ve ekonomik ilişkileri vardır. Rusya Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de varlığını hissettirmek için, Suriye’yi kendi safında -ve kendi nüfuzu altında tutmaya özen göstermektedir.
Bu hayati çıkarlar nedeniyle, Moskova ne pahasına olursa olsun Esat rejimi ile işbirliğini sürdürmek ve gerektiğinde (moral değerlere aykırı da düşse) ona arka çıkmak zorunluluğunu duymaktadır.
İran’ın da kendi stratejik çıkarları ve bölgesel politikaları bağlamında, Esat’a aktif destek vermesi benzer nedenlere dayanmaktadır.
Rusya’nın Güvenlik Konseyi’nde, Başkan Esat’ın yönetimi bir yardımcısına devretmesini ve muhaliflerin şartlarının kabul etmesini öngören karar tasarısına karşı vetosunu kullanmasında işte bu “hayati çıkarlar” rol oynamıştır. Rusya, böylece inisiyatifi Batılılara bırakmak ve Suriye’yi kaybetmek niyetinde olmadığını, bu bölgede kendisinin de önemli bir aktör olmaya devam edeceğini göstermek istemiştir.

Yeni “Büyük Oyun”
Rusya, büyük bir devlet olarak, bölgedeki çıkarlarını korumak isterken, rakip aktörlerle sürtüşmeyi de göze almaktadır.
Arap Baharı bölgede siyasal dengeleri değiştirirken, dış güçler kendi stratejilerine uygun ayarlamalar yapmakta ve nüfuzlarını pekiştirmeye çalışmaktadır. Bu bakımdan bölge, Batılılarla Rusya’nın -ve Suriye meselesinde çıkarları aynı doğrultuda olan Çin ve İran’ın -yeni bir “Büyük Oyun”una sahne olmaktadır.
Batılıların ve Arap ülkelerinin Esat’a karşı, Rusya’nın, Çin’in ve İran’ın Esat’tan yana oynadıkları roller bu oyunun bir parçasıdır.
Sonuçta, yeni bir gruplaşmanın, hatta bir cepheleşmesinin işaretleri ortaya çıkıyor. Ve bütün bunlar, bölgede bir kamplaşmanın yer aldığı Soğuk Savaş yıllarını anımsatıyor...