Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ancak Bin Ladin'in ve El Kaide militanlarının derdi demokrasi değil. Onların esas hedefi, giriştikleri eylemlerle baş düşman olarak gördükleri Batılı ülkeleri izledikleri politikalardan ötürü cezalandırmak, onlara gözdağı vermek, güçlerini kırmak ve kendi nüfuzlarını yaymaktır.Ne var ki, terör demokratik ülkeleri kendi insanlarının güvenliğini korumak için, sistemini yeniden "ayarlamak" ve bu arada mevcut değerlerden bazılarını "feda etmek" zorunda bırakıyor.11 Eylül'den sonra ABD'de olduğu gibi bu "ayarlamalar" 7 Temmuz saldırıları sonucunda şimdi İngiltere'de de yapılıyor.* * *İngiltere İRA'nın eylemleriyle uzun yıllar terör belasıyla karşı karşıya kalmış bir ülke. İrlandalı ayrılıkçıların saldırıları daha önce de Londra'yı bazı kısıtlayıcı önlemler almaya, hatta yasallığı tartışılan yöntemler uygulamaya sevk etmişti. Ancak, İngiltere şimdi çok daha karmaşık ve çözümü çok daha zor bir küresel şiddet tehdidi ile karşılaşıyor. Bu nedenle Blair'in ifadesiyle "oyunun kuralları artık değişti". Yani devlet şimdi gerektiğinde "güvenlik" kaygılarını "özgürlük" ölçütlerinin önüne koymak durumunda...Son zamanlarda terör zanlılarının gözaltında tutulması süresinin uzatılmasından, şiddeti onaylayan veya teşvik eden konuşma ve yazıların suç sayılmasına kadar, birçok "kısıtlayıcı" önlemler uygulamaya kondu. Bir dizi yeni önlemler de tasarlanıyor: Terör suçlarını yargılayacak özel mahkemelerin kurulması gibi...Bu arada İngiliz makamları, terör örgütleriyle ilintili yabancı uyrukluları tutuklayıp sınır dışı etmekte tereddüt etmiyorlar.Nitekim önceki gün İngiliz polisi aralarında El Kaide'nin Avrupa temsilcisi olarak tanınan Abu Katada dahil 10 yabancıyı yakaladı ve onları sınır dışı etmeye karar verdi. Abu Katada Ürdünlü, diğerleri Cezayirli. Şimdiye kadar İngiltere suçluları veya zanlıları insan haklarına saygılı olmayan, işkence ve idam cezası uygulayan ülkelere iade etmiyordu. Şimdi ise, bu 10 tutukluyu ülkelerine iade edildiklerinde kötü bir muameleye tabi tutulmayacakları "garantisi" üzerine, sınır dışı etmeye hazırlanıyor.* * *İlk bakışta Blair hükümetinin, terörle ilgisi olan yabancıların iadeye zorlandıkları ülkelerde "insanca" muamele göreceklerinden emin olmak istemesi, uygarca bir davranış olarak görülebilir. Ancak bu karar, muhalefet partilerinin, birçok hukuk uzmanının ve insan haklarını savunan örgütlerin sert tepkilerine yol açmış bulunuyor. Onlara göre bu davranış İngiltere'deki yasalara, hukuk anlayışına ters. Ayrıca Cezayir'in, Ürdün'ün veya Suriye'nin "sözü" ne kadar inandırıcı? Bu ülkelerin "sicili" böyle bir güven vermiyor.Ama öbür yandan İngiliz hükümeti de, ülkedeki demokratik yasalardan yararlanıp uluslararası terör örgütleri hesabına faaliyette bulunanlara karşı da hareketsiz -ve etkisiz- kalamaz. Zaten mesele de "özgürlük" ile "güvenlik" arasındaki hassas, ince çizginin nereden geçeceğini iyi belirlemektir. Bunun zorluğunu da ancak terörizme hedef olan ülkeler bilir. skohen@milliyet.com.tr Eğer uluslararası terörizmin başlıca amacı, insan hak ve özgürlüklerine saygılı ülkelerin demokratik sistemini sarsmak, onları zorlayıcı önlemler almaya sevk etmekse, bu yönde bazı başarılar elde etmeye başladıklarını söyleyebiliriz.