Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD'ye karşı 11 Eylül saldırısının hızla ön plana çıkardığı, fakat aynı zamanda bir ikilemle karşı karşıya bıraktığı ülkelerin başında Pakistan geliyor.
Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref, başta bu terör eylemini kınamakta ve Amerikalılara sempatisini bildirmekte güçlük çekmedi. Ama Washington'un Afganistan'ı vuracağı belli olunca, zor bir tercih yapmak durumunda kaldı.
Pakistan askeri liderinin önünde iki şık vardı: Ya ABD'nin yanında yer alacak, son zamanlarda içine düştüğü yalnızlıktan kurtulacak, bölgenin yeniden şekillenmesinde söz sahibi olacak ve Batı'nın maddi - manevi desteğini sağlayacaktı... Veya, halkının geniş bir kesiminin Taliban'a - ve hatta Bin Ladin'e - sempatisini, ABD'ye karşı artan nefretini ve bunun Pakistan'ın siyasal geleceği için taşıdığı tehlikeyi göz önünde bulundurarak bir kenara çekilecekti...
* * *
GENERAL Müşerref bu iki şıkkı değerlendirirken kuşkusuz epey ter döktü ve sonuçta birinci yolu seçti. ABD'ye hava sahasını ve hava üslerini açtı, bu politikaya karşı çıkan generalleri azletti, kışkırtıcı konuşmalar yapan muhalefet liderlerini göz hapsine aldı.
Müşerref'in bu davranışı, ABD ve diğer Batılı ülkeler tarafından süratle ödüllendirildi. Pakistan'a karşı uygulanan yaptırımlar, kısıtlamalar kaldırıldı; ekonomik ve askeri yardımın yolu açıldı.
Daha da önemlisi, Pakistan şimdiye kadar kendisine soğuk davranan ABD'nin bölgedeki en yakın müttefiki durumuna geldi. Ve bu sıfatla, Afganistan konusunda bundan sonra nasıl bir politika geliştirilmesi gerektiği konusunda söz sahibi oldu. Nitekim önceki gün Pakistan lideri, ABD Dışişleri Bakanı Collin Powell'a Afganistan'ın siyasal geleceğine ilişkin görüşlerini kabul ettirebildi.
* * *
BU olaylarla bölgenin "kilit ülkesi" haline gelen Pakistan aslında çok nazik (hatta kırılgan) bir yapıya sahip. "Newsweek"te yayımlanan bir anketin de gösterdiği gibi, halkın önemli kesiminin (yüzde 83) Taliban'a sempatisi var. Bir o kadar da Bin Ladin'i mücahit olarak görüyor. Yüzde 75'i de Pakistan'ın ABD'ye üs vermesine karşı çıkıyor.
Pakistan, yıllardan beri izlenen politikaların sonucunda, toplumdaki radikal İslam eğiliminin yaygınlaştığı, Taliban ideolojisinin yeşerdiği bir merkez olmuştur.
General Müşerref içeride ideolojik ve de etnik dengeleri dikkate almak zorundadır. Aksi halde ülkenin kaosa sürüklenmesi ve kendi iktidarının da tehlikeye düşmesi olasıdır.
Ayrıca Pakistan için Afganistan'ın, kendisine sorun çıkarmayan bir rejime sahip olması çok önemlidir.
Müşerref elbet Taliban ideolojisinden çok uzak bir liderdir. Ama Afganistan'da Taliban'ın geniş destek gördüğü ve Afgan nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturan Peştunlara oldukça yakındır. Pakistan'ın kuzeyinde hatırı sayılır bir Peştun nüfusunun bulunduğu göz önüne alınırsa, General'in bu konudaki hassasiyeti daha kolay anlaşılır.
* * *
İŞTE bu faktörler Pakistan'ı Afganistan'da Taliban sonrası dönem için düşündüklerini yüksek sesle duyurmaya itmiştir. Mesajın özü: Peştun olmayan (daha çok Tacik, Özbek, Hazara) "Kuzey İttifak" kendi başına ülkeye hakim olmamalı, "ılımlı Taliban"ların katılacağı "geniş bir koalisyon kurulmalıdır. Şimdiden bu dengeleri bozmamak için de "Kuzey İttifakı" güçlerinin - şimdilik - Kabil'e girmemeleri sağlanmalıdır.
Müşerref'in, (Türkiye'nin de desteklediği) bu formülü ABD'ye kabul ettirmiş olması, önemli bir gelişmedir. Generalin cesur tercihinin, en azından bu aşamada, Pakistan'a kazandırdığı bir "bonus" da bu...

Yarın: Yeni "büyük oyun"...