Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, söylediklerinde samimi mi?
       Papandreu son haftalarda Türk - Yunan ilişkileri ve Atina'nın Türkiye'ye karşı politikası hakkında o kadar güzel sözler söyledi ki, bu tavır değişikliğinin ne ölçüde samimi olduğunu sormak doğal.
       Papandreu'nun önceki gece Taksim Toplantısı'ndaki konuşmasını, sorulara verdiği yanıtları ve dün de İstanbul Üniversitesi'ndeki demecini dinledikten sonra, ihtiyatı elden bırakmamak kaydı ile olumlu yanıt vermek mümkün. Aslında "samimi" derken neyin kastedildiği önemli. Bakan'ın samimi bir üslup kullanması, ülkesinin ve hükümetinin Türk - Yunan sorunları üzerindeki temel görüşlerini terk etmesi anlamına gelmez.
       Papandreu "bizi ayıran meselelerde samimi konuşacağım" derken ve bunun da "karşılıklı güvenin ve dostluğun tesisi için ilk kural" olduğunu söylerken, kastettiği şey, düşüncelerini - ters bile gelse - açıkça ifade etmek, ama aynı zamanda uzlaşmayı çatışmaya gitmeden, diyalog ve dostluk yolu ile sağlamaya çalışmaktır.
       * * *
       TAKSİM Toplantısı gibi her zaman karşıt görüşleri dinlemeye ve tartışmaya müsait hoşgörülü bir platformda, Papandreu rahatça Kıbrıs konusunda "Türk istilası"ndan, Denktaş'ın yanlış politikalarından, konfederasyon önerisinin geçersizliğinden söz etti, çözümün silahsızlandırılmış, birleşik, tek egemenliğe sahip federal bir sisteme dayanması gerektiğini savundu.
       Diğer bir deyişle, Papandreu'nun Kıbrıs konusunda söyledikleri, bilinen Yunan görüşünün tekrarıydı. Bazısı "peki, bunun neresi samimi" diye söylendi. Yukarda belirttiğimiz gibi samimiyeti, açık konuşmasında. Aynen, Ege sorunlarında konuştuğu gibi. (Bu konuda da uluslararası anlaşmaların esas alınması ve Türkiye'nin zorla statükoyu bozmaya yeltenmemesi gerektiğini savundu)...
       Ama Papandreu'nun "samimiyeti"nin diğer bir yönü var: Türkiye ile iyi ilişkiler istiyor. Sorunlar hemen halledilemeyeceğine göre, iki ülkenin barış ve dostluk içinde yaşaması gerektiğine inanıyor. Bu nedenle diyaloğa önem veriyor. Yani meseleler halledilse de, edilmese de son haftalarda oluşan yakınlaşma havasının devam etmesinin iki ülkenin çıkarına olduğunu söylüyor.
      
Aynı şeyi arzulayan Türkiye'nin buna "hayır" demesi elbet mümkün değil. Ama nasıl ki Yunanistan oluşmakta olan bu yeni ortamda, Türkiye'den bazı jestler veya adımlar bekliyorsa, Türkiye'nin de Atina'dan bazı beklentileri var.
       * * *
      
TÜRKİYE'nin başlıca beklentisi, AB adaylığı konusunda Atina'nın artık engel çıkarmaması. Papandreu'nun "samimi" konuşmalarından böyle bir umut çıkıyor mu?
       Bakan, Türkiye'yi Avrupa yapısı içinde görmek istediğini ve Yunanistan'ın bu alanda en fazla yardımcı olabilecek ülke konumunda olduğunu söyledi. Ama öte yandan adaylığın sadece bir sembol olarak görülmemesi ve Türkiye'nin AB'de tüm hak ve sorumluluklara sahip olması gerektiğini söyledi.
       Bu "diplomatik" sözler, gene Türkiye'nin yerine getirmesi gereken bazı "kriterler"i (koşulları) gündeme getiriyor. Atina Helsinki zirvesi'nde bu şartları koşacak mı? Bunu yaparsa, oluşan yeni hava bozulmaz mı?..
       Papandreu'nun sözleri bunun net yanıtını vermiyor. Bu konudaki "samimiyetinin testi" için, aralık ayına kadar beklemek gerekecek galiba...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr