Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



LEFKOŞA'daki hava New York'takinden epey farklı - açıkçası o kadar iyi değil... New York'taki Kıbrıs zirvesinden, yeni müzakere sürecinin BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın ortaya koyduğu "takvimli yol haritası" çerçevesinde başlaması yönünde ortak bir karar çıkmıştı. BM gökdelenindeki "usule ilişkin" görüşmeler de bir hayli çetin geçmişti, ama gerek Türk, gerekse Rum tarafı bir sonuca varmak arzusunu ve çabasını göstermişti.
Lefkoşa'daki toplantılarda artık esas meseleye, yani çözümün temel unsurlarına iniliyor. Ve iki tarafın birbirine tamamen zıt olan pozisyonları şimdi ortaya çıkıyor.
***
BU tür müzakerelerin başında ciddi anlaşmazlıkların çıkması - ve kapalı kapıların ardındaki tartışmalarda gergin anların yaşanması - doğal. Genelde kamuoyu bunun farkına varmaz. Camp David, Oslo, Dayton örneklerinde olduğu gibi, müzakereler "kıvamı"na girince, hangi noktaya varıldığı açıklanır...
Lefkoşa'da müzakere süreci başlar başlamaz, "el ense" kabilinden ortaya konan ilk pozisyonlar ve bu bağlamda yapılan hararetli tartışmalar bütün ayrıntıları ile basına aktarılınca, kamuoyunda "bu toplantılardan bir şey çıkmaz" izlenimi doğmuştur.
Doğrusu Başbakan Tayyip Erdoğan'ın da belirttiği gibi, bu tür müzakerelerin "dışa vurulması" süreci olumsuz etkiler. Bunun sorumluluğu, açıklamaları yapan liderlerdedir, yoksa onların anlattıklarını aktaran medyada değil. Dolayısı ile bunda bir terslik varsa bunu gidermek "devlet ricali"nin işidir...
***
MÜZAKERE sürecinin başındaki "peşrev" faslının ardından, acaba Lefkoşa'dan daha uyumlu sesler gelecek mi? Diğer bir deyişle taraflar, zıt pozisyonları arasında bir ayar yapabilecek ve bir ortak çizgide buluşabilecek mi?
Açıkçası bu çok zor görünüyor. Bu nedenle pazarlık sürecine, "kavgalı" veya öfkeli girmemeye özen göstermek lazım. Lefkoşa'da son birkaç günkü beyanlar ve görüntüler, sanki iki tarafın bir "ortaklık" kurmak için değil, adeta "hesaplaşmak" için buluştukları izlenimini veriyor...
Umarız bundan sonraki günlerde bu hava değişir (yani yumuşar) ve anlaşmazlıkların "sakin diplomasi" ile giderilmesinin yolu açılır.
***
UNUTMAMALI ki, zaman giderek daralıyor. Bugün itibariyle 22 Mart'a 23 gün kaldı. Aslında temel esaslarda uzlaşma niyeti varsa, ilerleme kaydetmek için az bir süre değil.
Eğer bu sürenin sonunda böyle bir uzlaşma sağlanamazsa, "iki "anavatan" devreye girecek. BM çevreleri açıkçası bu bağlamda Türkiye'ye ve Yunanistan'a çok güveniyor. Ama bu da olmazsa, bu kez Kofi Annan anlaşmaya son şeklini verecek, bu da referanduma ve iki anavatanın meclislerine sunulacak...
Bu müzakere sürecinin "içten takma mekanizması" ve "dıştan gelecek baskılar" dikkate alındığında, "bu işin 1 Mayıs'a kadar mutlaka biteceği" düşünülebilir. Ama referandum ve Meclis aşamasında, son söylenecek sözün "hayır" olabileceğini de hiçbir zaman akıldan çıkarmamak lazım. O zaman da Lefkoşa'da bambaşka havalar esmeye başlayacaktır...