Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun hafta sonunda Tahran’a yaptığı ziyaret, yerinde ve zamanlı bir inisiyatif oluşturdu.
Ziyaretin amacı, İran’la son zamanlarda özellikle bölgesel konularda ortaya çıkan görüş ayrılıklarının yol açtığı gerilime son vermek ve Tahran’la ekonomik ilişkilere yeni bir ivme kazandırmaktı.
İran’ın geçen yaz imzaladığı nükleer anlaşmadan sonra dünyaya açılması ve Batı ülkeleriyle milyarlarca dolarlık dev projelere imza atması Türk-İran ilişkilerinin de gelişmesi için yeni fırsatlar yaratıyor.
Başbakan Davutoğlu’nun Tahran’da yaptığı görüşmelerin ikili ekonomik ilişkiler alanında oldukça verimli geçtiği söylenebilir. İki ülke, 30 milyar dolarlık ticaret hedefine doğru ilerlemeye kararlı. Ayrıca Türk yatırımcıların ve müteahhitlerin İran’da yapabileceği epey iş var. Tabii bunun için Türk işadamlarının Batılı rakipleriyle boy ölçüşmesi gerekecek...
“Ortak perspektif”
Başbakan’ın İran liderleriyle ele aldığı diğer ana konu, son dönemde iki taraf arasında uyuşmazlık yaratan bölgesel meseleler ve özellikle Suriye krizidir.
Davutoğlu Tahran’daki beyanlarında, Ankara ile Tahran arasında görüş ayrılıklarının devam ettiğini gizlemedi. Ancak bunların giderilmesi için bir “ortak perspektif” geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Başbakan bu amaca yönelik çabalar için 5 ilke ortaya koydu ve bunda bir prensip mutabakatına varıldığını açıkladı.
Bu prensiplerin biri, bölgedeki sorunların dış güçler değil, “bölgesel aktörler” tarafından halledilmesi gerektiğidir.
Prensip olarak bu doğru bir düşünce olmakla beraber, açıkçası pratikte bunun yerine getirilme şansı pek yok. Rusya, ABD ve diğer dış güçlerin örneğin “Suriye meselesinin hallini tamamen size bırakıyoruz, biz çekiliyoruz” demesini beklemek bir hayal... Kaldı ki “bölgesel aktör” denilen ülkeler de (örneğin İran’la Suudi Arabistan) birbirlerine düşman ve çözüm üzerinde anlaşmaktan çok uzak...
Ters pozisyonlar
Aslında Suriye sorununun çözümü konusunda Türkiye ile İran’ın da pozisyonları birbirine ters. Tahran Rusya ile birlikte Esad rejimini askeri gücüyle de koruyor: Ankara ise Esad’ın mutlaka gitmesini şart koşuyor...
Ateşkes sonrası müzakereler ve yeni yapılanmada geniş temsil gibi konularda da Türkiye ve İran’ın tutumları çok farklı.
Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinden terör örgütlerinin eylemlerine kadar üzerinde mutabık kalındığı söylenen prensipler kâğıt üstünde makul görünüyor. Ama pratikte iki hükümetin pozisyonları ve uygulamaları hiç de aynı çizgide görünmüyor.
Ama gene de bu prensipler şimdi masada bir yol haritası olarak duruyor.