Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin Ermeni soykırımı tasarısını kabul etmesinden sonra Ankara’daki resmi beyanlarda şu uyarı yapıldı: Bu karar, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollere ağır bir darbe indiriyor. Bu şartlarda Erivan ile normalleşme süreci tamamen kapanmış olacak...
Bu uyarının pratikte fazla bir anlam taşıdığını sanmıyoruz.
Eğer Ermeni tasarısı Komite’de reddedilseydi, protokollerin hayata geçirilmesi için hemen bir adım mı atılacaktı?
Komite’nin kararı, aslında Türkiye ile Ermenistan arasında zaten mevcut olmayan ilişkilerden çok, Ankara ile Washington arasındaki ilişkilere bir darbe vuruyor.
Gerçek şudur ki, geçen ekim ayında imzalanan protokoller, en az üç aydır bir ölü noktada bulunuyor. Bu durumdan iki taraf da sorumlu.
Zürich’te varılan mutabakata göre, protokoller iki hükümet tarafından hızla kendi meclislerine sunulup onaylanacak, kısa bir süre sonra (sınırların açılması vs. gibi) hükümler uygulanacaktı.

Karabağ bağlantısı
Erdoğan hükümeti özellikle Azerbaycan’dan gelen sert tepkiler karşısında başta tereddüt geçirdi, ama prosedüre uyarak protokolleri Meclis Dışişleri Komisyonu’na sevk etti. Ancak Başbakan protokollerin Meclis tarafından onaylanması için, önce Ermenistan’ın Yukarı Karabağ’daki işgaline son vermesi gerektiğini açıkladı. Protokol metinlerinde yer almayan bu “Karabağ bağlantısı” -ve önşartı- anlaşmanın yaşama geçirilmesi sürecini durdurdu. Böylece protokoller Meclis komisyonunun gündeminde “dondurulmuş” olarak kaldı.
Ermenistan tarafından da Sarkisyan yönetimi, başta protokolleri Anayasa Mahkemesi’ne sundu. Mahkeme bunların Meclis’e sevk edilmesi için yeşil ışığı yaktı, ama metinlerde yer almayan (soykırım ve sınırlar konusunda) bazı rezervler veya koşullar öne sürdü.
Ancak Zürich’teki anlaşmaya önayak olan ülkeler (ABD, Rusya, İsviçre gibi) açıkça protokollerin onayı için Türkiye’nin Karabağ şartını koşmasını eleştirdiler. Özellikle ABD yönetimi, Erivan ile ilişkilerin normalleşmesinin Kongre üzerinde olumlu etki yapacağını öne sürerek, Türkiye’yi protokolleri bir an önce hayata geçirmesi için sıkıştırdı.
Oysa Ankara, protokolleri fiilen Karabağ önşartına bağlamakla, kendisini angaje etmiş oldu. Türk yetkililer her vesileyle Erivan ile ilişkilerin normalleştirmesinin Karabağ meselesinin halline bağlı olduğunu vurguladılar.

Kazanan yok...
Ne var ki, yıllardan beri halledilemeyen bu sorunun birkaç hafta veya birkaç ay içinde halledilmesi olasılığı yok. Bu zaman alacak bir çaba. Türkiye Ermenistan’la normalizasyonu Karabağ’a bağladığına göre, bu daha uzun bir süre protokollerin “buzdolabında” bekletileceği anlamına geliyor.
Dolayısıyla, ABD’deki Meclis Komitesi’nin kararından önce de protokollerin TBMM’nin onayına sunulması söz konusu değildi. Şimdi hele ABD Meclis Komitesi’nin son kararından sonra, Türk yetkililer Ankara’nın geri adım atmayacağını açıkça söylüyorlar.
Bu durumda protokoller “dondurulmuş” kalmaya devam mı edecek? Veya Ankara’da muhalefet çevrelerinin istediği gibi Meclis gündeminden çıkarılıp bir “ölü kâğıt parçası” gibi bir kenara mı atılacak?
Açıkçası şimdiki hava pek umut verici değil...
Diplomatik sürecin başında bunun bir “win-win” süreci olacağı, yani iki tarafın da bundan kazançlı çıkacağı söyleniyordu. Ne yazık ki, şimdi tüm tarafların kaybettiği bir “lose-lose” aşamasına giriliyor.