Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Eskiden bir devlet adamı, yabancı bir ülkenin hava sahasından geçerken, bir nezaket jesti olarak, o ülkenin liderine bir dostluk mesajı gönderirdi. O lider de bu jeste cevabi bir mesajla karşılık verirdi.
Günümüzde devlet adamları o kadar sık seyahat ediyorlar ve o kadar ülkenin hava sahasından geçiyorlar ki, artık bu eski geleneği sürdürmek ihtiyacını pek duymuyorlar.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın İngiltere’ye giderken Türk semalarından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mesaj göndermesi, bu bakımdan dikkati çekti.
Sarkisyan bu geçişini, Gül ile görüşlerini paylaşmak için bir fırsat saydı. Ermeni lideri protokollere değinerek, sözlerin davranışlarla desteklenmesi gerektiğini belirtti ve bu yönde siyasi bir kararlılık göstermenin tam zamanı olduğunu vurguladı.
Sarkisyan’a “Aziz dostum” diye hitap ettiği cevabi mesajında Gül, bu görüşlere katıldığına işaret ettikten sonra, ilişkilerin normalleştirilmesi için başlatılan süreçte siyasi irade ve vizyona ihtiyaç olduğunu belirtti.
Türk hava sahasından geçiş, böylece iki ülke arasında tekrar bir “hava” yaratılması fırsatını vermiş oldu. Ama açıkçası, mesajlarda belirtilen hususlar şu anda “havada” kalmış görünüyor!

Tribünlere oynanıyor
Nitekim bugün gelinen noktada, protokollerin öngördüğü normalizasyon süreci tıkanmış durumda.
Türk hükümeti protokolleri, TBMM’ye sevk etti. Ama son beyanlarda ortaya konan Yukarı Karabağ koşulu nedeniyle Meclis’in gündemine alınamadı. Hükümet Karabağ sorununun çözümünde bir ilerleme olmadığı sürece parlamentonun onayını istememekte kararlı. Karabağ ile ilgili müzakerelerde henüz bir anlaşma emaresi olmadığına göre, protokollerin onayı için daha çok beklemek gerekebilir...
Ermenistan ise protokolleri önce kendi hukuk sisteminin gereği, Anayasa Mahkemesi’ne sevk etti. Mahkeme bir yandan parlamentonun onayı için yeşil ışığı yaktı, ama öte yandan da bazı önemli çekinceler koydu; örneğin protokollere rağmen Erivan’ın soykırım konusunda uluslararası destek sağlaması gerektiğini savundu. Bu ise Türkiye’nin tepkisine ve bu çekincelere karşı bir garanti verilmesi talebine yol açtı...
Bu arada Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Londra’daki bir konuşmasında, protokolleri parlamentoya sevk etme talimatını verdiğini açıkladı. Ancak, o da bu onayın gerçekleşmesi için, bir şart öne sürdü; önce Türk parlamentosunun onayını vermesini istedi.
Bütün bunların anlamı şudur: Taraflar hem içte, hem dışta, tribünlere oynuyor. Sarkisyan’ın Chatham House’daki konuşması, Erivan’ın protokolleri hayata geçirmek için her şeyi yaptığı ve şimdi topun Türkiye’de olduğu kanaatini uyandırmaya yönelik...
Ermenistan’ın bu hamlesinde puan kazandığı görülüyor. Dış basında çıkan yazılar da bu izlenimi veriyor.

Sihirli formül
Bu düğüm nasıl çözülecek?
Açıkçası, hükümet Karabağ sorununda angaje olmuş durumda. Bundan geri adım atması imkânsız. TBMM onayını vermedikçe de, protokoller hayata geçirilemez.
İdeal olan tabii bu süreçle Karabağ ile ilgili sürecin paralel gitmesidir. Bu ne kadar çabuk gerçekleşirse, herkes için o kadar iyi olur. Ama Karabağ sürecinde henüz gözle görülür bir ilerleme yok.
İş diplomasinin herkesi tatmin edecek bir “sihirli formül” bulmasına kalıyor.
Sarkisyan ile Gül arasındaki son mesajlaşmanın yarattığı “hava”nın buna bir katkısı olur mu dersiniz?