Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum İran Körfez'deki tartışmalı sularda 15 İngiliz denizcisini yakaladığı an (bazı "askeri uzmanlar"ın tavsiye ettiği gibi) İngilizler silahlarını çekip direnselerdi, kanlı bir çatışma çıkardı. Bunun Körfez'de hazır duran iki ülkenin savaş gemilerinin harekete geçmesine dahi yol açabilirdi...Aynı şekilde eğer İngiltere -baştaki sert çıkışlarına rağmen- işi sakin diplomasiyle halletmeyi tercih etmeseydi, İran da "rehine kartını" başka şekilde kullanmaya kalkışabilirdi. O zaman belki de haftalarca, aylarca süren bir gözaltı ve yargılama süreci -ve dolayısıyla tırmanan bir gerginlik- yaşanmış olacaktı...Bu "kötü senaryo" tahminlerini daha uzatabiliriz. Neyse ki bunların hiçbiri olmadı. Blair hükümeti işi alttan aldı ve diplomasi çarkını çalıştırdı... Ahmedinecad yönetimi de krizi kontrol altında tutmayı bildi ve sonunda İngilizleri "af" edip salıvermeyi yeğledi... GEREK İngiltere, gerek İran "rehineler krizi"ni kötü yönetselerdi, bugün bölge tehlikeli bir gerilim içinde olacaktı. Bu 13 günlük serüvenin cereyan şekli ve sonucu, dikkatle incelenmesi gereken sonuçlarla ve alınmasında yarar olan derslerle dolu. Hem İngiltere, hem İran, hem dünya için... İran, İngiltere gibi Körfez'de askeri varlığını sürdüren güçlü bir ülkeye karşı bile dik durabildiğini gösterdi. Yani İran, artık eski veya yeni emperyal güçler tarafından itilip kakıştırılacak bir ülke olmadığı mesajını verdi. İngiltere'nin başta öfkeli davranması, sert çıkması işe yaramadı. Daha sonraki aşamada dost ülkelerin devreye sokulması, diyalog yollarının denenmesi havayı değiştirdi. Gerçi Tahran da başta rehinelerin bırakılması için İngiltere'nin özür dilemesi şartını öne sürdü, ama sonuçta o da bu retorikten vazgeçti. Bu olay, İran'la uyuşmazlıklara çözüm yolunun "sakin diplomasi"den ve müzakereden geçtiğini, zorlamalarla bir yere varılamayacağını gösterdi. Uluslararası camia herhalde İran'ın nükleer programı konusunda da bu tespiti yapacaktır. Körfez'in tartışmalı suları meselesinde inatlaşma yerine görüşme ve uzlaşma yolunun tercih edilmesi gerektiği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Aksi halde bu tür sürtüşmeler tekrarlanabilir. Özellikle ABD'nin bu olaydan çıkarması gereken önemli sonuçlar var. İki "İran uzmanı" akademisyenin (Vali Nasr ve Ray Takeyh) dün "New York Times"ta yayımlanan makalesindeki şu görüşler düşündürücü: "Eğer İngilizler Amerikan örneğini izleseydi, bu anlaşmazlık tırmanacak, Körfez'e ek kuvvetler gönderilecekti... İngiltere meseleyi diplomasiyle halletmeyi yeğledi. İranlılar da aynı şekilde karşılık verdi. Bundan çıkan mesaj da İran'ın çatışmaya çatışmayla, esnekliğe de pragmatizmle cevap verdikleridir." Zorlamayla olmuyor... Dün de belirttiğimiz gibi, İranlılar rehineler krizinden kazançlı çıktılar. Batılı hükümetlere uluslararası uyuşmazlıklarda nasıl davranılması gerektiği konusunda önemli mesajlar verdiler, dünya kamuoyuna da -sempati yaratan jestinin yanı sıra- bölgede söz sahibi, etkin bir güç olduklarını gösterdiler.Ne var ki Tahran'ın da bu olaydan şımarmadan çıkarması gereken sonuçlar var. İran yönetimi bu kez başarıyla yürüttüğü oyununun her olayda benzer şekilde biteceğini düşünmemeli, dünyaya meydan okuyan ve kendisini uluslararası camiada izole eden davranışlardan sakınmalıdır...İnatlaşma ve sürtüşme yerine, esneklik ve uzlaşma politikası Batı için olduğu kadar İran için de gereklidir... skohen@milliyet.com.tr En iyisi uzlaşmak