Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Yaser Arafat'a göre, İsrail'in yaptığı "savaş ilanı"dır. Filistinliler bütün olanakları ile direnmeye devam edecekler...
       Ehud Barak'a göre ise Arafat artık "barış partneri" olamaz. Barış süreci ölmüştür...
       Filistinlilerle İsrail arasındaki son çatışmalar, gerçekten bir savaşın başlangıcı mı?
       Bu klasik anlamda savaş sayılmayabilir. Örneğin bundan önceki üç Ortadoğu savaşı, orduların karşı karşıya geldiği topyekün savaşlardı. Ve bunlar İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki savaşlardı. Yoksa şimdiki gibi İsrail - Filistin çatışmaları değil.
       Bu çatışmalara kendine özgü (sui generis) bir savaş denebilir. İsrail'in kullandığı tanklar, helikopterler, roketler klasik savaşların silahları. Filistinlilerin kullandığı silahlar ise daha çok taşlar, sopalar... Cephe ise, henüz tam çizilmeyen İsrail - Filistin sınırları ve de (son günlerde başkaldıran İsrail vatandaşı Araplarla) İsrail'in içindeki topraklar...
       Şekli veya adı ne olursa olsun, bu da diğer savaşlar gibi can alıyor; kan ve gözyaşı dökülüyor, kin ve nefret duyguları kızışıyor.
       * * *
       BUNUN da diğerlerine benzer bir "savaş mantığı" var: O da, tarafların güç ve şiddet kullanarak, kendi isteklerini kabul ettirebileceği mantığı. Aslında buna mantıksızlık demek daha doğru. Hele bu çatışmalar için. Çünkü bunun galibi olamaz.
       Yüksek askeri teknolojisine rağmen, İsrail artık bağımsızlığı için milletçe ayağa kalkan Filistinlileri dize getiremez. Gerilla taktiği ile mücadele eden Filistinliler, belirli hedefleri ve hatta ülkenin altyapısını da yıksalar İsrail tanklarına veya helikopterlerine teslim olacak değil. İsraillilerin "Araplar sadece kuvetten anlar" şeklindeki yanlış konseptleri, olsa olsa bu savaş halinin devam etmesine ve çok önem verdikleri güvenliğin tamamen ortadan kalkmasına yol açar...
      
İlginç olan son zamanlarda aynı konseptin Filistinliler arasında da rağbet görmesidir. Onlar da "İsrail ancak kuvvetten anlar" diye düşünüyorlar. Tabii Filistinliler İsrail'in sahip olduğu tipte bir askeri güce sahip değil. Ama onlar kendi taktikleri ile savaşıyorlar. Ne var ki, bu taktikle yürütülen eylemler karşısında da İsrail'in pes etmesi beklenemez. Aksine, bu İsrail'i daha sert karşılık vermeye sevk ediyor
       Ve sonuçta, sadece adı savaş olmayan bu çatışma, "dişe diş göze göz" mantığı ile, kızışıyor, tırmanıyor...
       * * *
       BU böyle devam ederse, çok daha dramatik durumlar ortaya çıkacaktır.
       Çatışmaların uzantısı, tüm bölgeyi kaplayabilir. Önceki gün ABD destroyerine, dün de Yemen'deki İngiliz büyükelçiliğine karşı girişilen saldırılar bunun ilk sinyalleri. Bundan böyle hedefler ve eylemler bölge dışına da yayılabilir.
       Arap dünyasındaki öfke - eğer dinmezse - çok şeye gebedir. Radikal Arap ülkeleri çatışmalara aktif olarak (örneğin gönüllü ve silah göndererek) katılabilirler. Bu ülkelerde de İsrail'in böylece daha geniş bir savaşın içine çekilebileceğini düşünenler var... Mısır, Ürdün gibi ılımlı Arap ülkelerinde de, radikal örgütlerin giderek etkisini hissettirdiği kamuoyu da, hükümetleri işin içine daha aktif olarak girmeye zorlayabilir... Bu olaylar aynı zamanda Arap ülkelerinde halkın mevcut rejimlere karşı hoşnutsuzluğunu da ortaya çıkarabilir ve sonunda bu yönetimleri sarsabilir...
       Kısacası, şimdiki halde sınırlı olarak görülen İsrail - Filistin çatışması, ciddi "şok dalgaları"na yol açabilir ve bölgedeki dengeleri altüst de edebilir.
       Bu "savaş mantığı"nın her şeyden önce taraflara, ayrıca bölgeye ve dünyaya hiçbir yararı olamaz. Aksine çok zararı olabilir. O halde nerede bunun mantığı?


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr