Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SON 63 yılda 61 hükümet değişikliğini yaşamış olan İtalya, şimdi üçüncü kez başbakan olacak olan Silvio Berlusconi’nin seçim zaferinden sonra, nihayet istikrara kavuşabilecek mi? Parlamentoda rahat bir çoğunluğa sahip olan 71 yaşındaki milyarder politikacı bu kez iktidarı 5 yıl götürebilecek mi?
Berlusconi’nin son kurduğu partinin (Özgürlüğün Halkı - PDL) seçim ortaklarıyla birlikte Meclis’te ve Senato’da kazandığı sandalye sayısına göre -yani nazari olarak- bu görevini sürdürebilmesi gerekir.
Üstelik, yeni parlamentoda bu kez sadece 5 önemli parti temsil ediliyor. Yani bundan önceki parlamentoda olduğu gibi 30 parti yok. Seçimlere katılan yaklaşık 150 partinin (veya particiğin) çok büyük kısmı saf dışı kaldı. Özellikle aşırı eğilimli gruplar silindi...
Dolayısıyla İtalya’nın siyasi tablosu olumlu yönde değişti. Ancak Berlusconi’nin rahat bir çoğunluğa sahip olması ve parti çokluğunun son bulması, istikrarı garantilemiyor.

Siyasal gelecek
Bu kuşkunun ve güvensizliğin siyasal ve ekonomik nedenleri var:
Siyasal bakımdan, Berlusconi’nin siyasi zaferini, kendi partisiyle birleştirdiği neofaşist Ulusal İttifak ve seçim ortağı ayrılıkçı Kuzey Ligi’nin desteğine borçlu. Oyların yüzde 47’sini toplaması, bu seçim öncesi koalisyon sayesinde mümkün oldu.
Şimdi bu koalisyon ve “ortak partiler”in sağladığı destek hükümette de devam edecek mi? Özellikle Kuzey İtalya’da çok geniş özerklik isteyen Umberto Bossi’nin Kuzey Ligi, yeni hükümetten kendi programını da dikkate almasını istemeyecek ve bazı önkoşullar öne sürmeyecek mi? Aynı soru, Berlusconi’nin yanına aldığı Gianfranco Fini’nin faşist eğilimli Ulusal İttifak’ı için de sorulabilir...
Ama gene de şu anda söylenebilecek şey, İtalya’da uzun yıllardır istikrarsızlığa yol açan aşırı derecedeki parti kalabalığının son bulduğu ve bu arada küçük grupların saf dışı kalmasıyla, daha istikrarlı bir gelecek perspektifinin açılmış olduğudur.
Eski bir komünist olmakla beraber, ılımlı bir çizgiye gelen Walter Veltroni’nin başında bulunduğu merkez-sol grubun çok sivri bir muhalefet oluşturmaması ve daha uzlaşıcı davranabileceği işaretini vermesi de bu şansları artırıyor.
Ama şu anda hiç kimse beş yıllık bir Berlusconi hükümetini garanti edemez...

Ekonomik miras
Ekonomik nedenler de bu konudaki kuşkuları artırıyor. “El Cavaliere” diye adlandırılan Berlusconi kötü bir ekonomik miras devralıyor. Durgunluk had safhada, gelişme hızı sıfır, kamusal borçlar ve açık rekor düzeyde. Tabii bu durum sosyal huzursuzluklara da yol açıyor. O kadar ki, AB içinde bazı gözlemciler, İtalya’ya “Avrupa’nın hasta adamı” demeye başladılar!
Seçim kampanyasında Berlusconi, ekonomiyi bir yandan vergileri indirerek, diğer yandan da altyapı yatırımlarını hızlandırarak tekrar canlandıracağını söyledi.
“Berlusconizm” ile bu sorunlar gerçekten halledilebilecek mi?
Berlusconi’nin ve hükümetinin siyasal geleceği, bu yöndeki başarısına veya başarısızlığına bağlı. Tabii tüm İtalya’nın da...
Bir dipnotu olarak şunu ekleyelim: Berlusconi Türkiye’yi içtenlikle seven ve destekleyen bir siyasetçi. Başbakan Erdoğan’ın haşır neşir olduğu ve Silvio diye hitap ettiği yeni başbakan sayesinde ikili ilişkilerin daha da ileriye gideceğinden eminiz. Yeter ki iktidarı da uzun ömürlü olsun...