Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Suriye yetmezmiş gibi, şimdi Irak da eklendi... Bütün dikkatlerin Suriye üzerinde toplandığı bir ortamda, Irak yeni bir kriz odağı oluyor. Özellikle Türkiye için...
Irak’ta olanlara kısaca göz atalım.
ABD’nin geçen yılın bitiminde Irak’tan çekilmesinden sonra, ülke savaş ve işgalin enkazından kalkıp toparlanacağına, bir iç kavga ve istikrarsızlık dönemine girdi. Bağdat ve diğer birçok kentte bombalı saldırılar birbirini izledi, can ve mal güvenliği ortadan kalktı. En kötüsü, bu çatışmalar giderek mezhepsel boyutlara bürünmeye başladı.
Başbakan Nuri el Maliki ve hükümeti bu kanlı olayları durduramadı. Şii Başbakan otoritesini aşırı biçimde kendi tercihleri lehinde kullandı. Bu ise Sünnileri, Kürtleri öfkelendirdi. Özellikle Maliki’nin, Sünni olan cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi’ye karşı cephe alması krizi kızıştırdı. Sonuçta El Haşimi Bağdat’ı terk edip Erbil’e sığındı.
Irak bu şekilde mezhepsel, etnik ve bölgesel ayrışmaya -hatta ciddi bir bölünmeye- doğru giderken, El Maliki Suriye’de Esad rejimine arka çıkmaktan ve İran’la sıkı işbirliği kurmaktan da geri kalmadı.
Bu hafta El Maliki’nin Tahran’a gidip Ayetullah Hamaney dahil, İran liderleriyle görüşmesi ve onlarla bir dizi anlaşma imzalaması, özellikle Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Batılılar tarafından endişe ile izlenen yeni bir “Irak-İran stratejik ortaklığı”nın işaretini veriyor.

Kim kimden yana?
Bu gelişmelerin Türkiye ile kriz yaratan yönüne bakalım. Daha birkaç ay öncesine kadar Irak bölgede Türkiye’nin -Suriye ile birlikte- en yakın dostu idi. Irak’la ekonomik ilişkiler işgal süresince de çok gelişti. Irak Almanya’dan sonra Türkiye’nin ikinci büyük ticaret partneri oldu.
Ankara daima Irak’ın toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine önem verdi. Mezhepsel ve etnik ayrışmalara karşı tutumunu da, rakip unsurları uzlaştırmaya çalışmakla gösterdi.
Ancak son zamanlarda ortaya çıkan çatışma ortamında El Maliki’nin izlediği politika Türkiye’de eleştirilmeye başladı. Özellikle El Haşimi’nin saf dışı edilmesinden sonra Türk hükümeti onu destekleyen bir pozisyon sergiledi. Nitekim Sünni lider Türkiye’de ağırlandı.
Bu arada Başbakan Erdoğan ile El Maliki arasında bir söz düellosu başladı. Irak lideri Ankara’yı ülkesinin iç işlerine karışmakla suçladığı gibi Türkiye’nin “bölgede bir düşman ülke” olarak görülmekte olduğunu iddia etti. Bu yetmezmiş gibi Irak Dışişleri Bakanlığı Bağdat’taki Türk büyükelçisini çağırıp Ankara’yı müdahaleleri konusunda uyardı...
Türk hükümeti Bağdat’ta dillendirilen iddiaları reddediyor tabii. Ama Ankara’da yapılan açıklamaların kendi bildiğini okumaya kararlı görünen -ve şimdi İran’ın desteğiyle cesareti daha da artan- El Maliki’yi ikna etmesi veya etkilemesi olasılığı oldukça zayıf.
Bu arada şunu da kabul etmeli ki, Türk hükümeti de, hele El Haşimi’ye arka çıkmakla, El Maliki yönetimine karşı bir tavır almış, yani bu krizde “taraf” olduğu izlenimini yaratmıştır.

Hani “sıfır sorun”?
Şimdi gelinen noktada açıkçası Ankara ile Bağdat’ın arası açık. Bir komşu ülke ile daha halen gerginlik var. Halkın geniş kesimiyle değilse bile, bugünkü yönetimi ile...
Bu olayın ortaya koyduğu gerçeklerden biri de, Irak’ın artık Türkiye ile İran arasındaki rekabetin yeni bir alanı haline gelmekte olduğudur. Böylece Suriye’den sonra Irak krizi de Ankara ile Tahran’ı karşı karşıya getiriyor.
Diğer bir gerçek de, sebepleri ne olursa olsun, Türkiye’nin “sıfır sorun” düşüncesiyle yaklaştığı Ortadoğu’daki sınırdaş komşularıyla bugün, hiç istemediği halde kavgalı durumuna düşmesidir.