Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


BU kez "son son" imiş...
Başkan Clinton'un özel temsilcisi Richard Holbrooke'un yeni Belgrad seferi için kullanılan terim bu.
Eğer Yugoslavya Cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç bu kez de kendisine aylar önce sunulan "Kosova barış paketi"ni kabul etmezse, NATO uçakları nihayet harekete geçecek.
Peki, Holbrooke 10 gün önce Belgrad'da Miloşeviç'e aynı lafları söylememiş mi idi? Söylemişti tabii. Ve Sırp lideri kılını kıpırdatmamış, ABD'ye de, NATO'ya da meydan okuyan sözlerini tekrarlamıştı.
Bunun ardından, Fransa'da Ramboullet Şatosu'ndaki görüşmelerde, Arnavut tarafı barış önerilerini kabul ederken, Sırp tarafı direnişini sürdürmüş, NATO "son kez" uyarısını yinelemiş, hatta Kosova'daki AGİT gözlemcileri de (bombaların altında kalabilirler korkusu ile) bölgeyi terketmişti.
Hafta sonu NATO karargahından gelen mesaj "harekat ha başladı, ha başlıyor" şeklinde idi...
* * *
NE oldu da Holbrooke'u gene devreye sokmak gereği duyuldu? Belgrad'dan bir uzlaşma sinyali mi geldi? Hiç öyle bir şey yok.
ABD'nin planlanan harekatı ertelemesinin esas nedeni, Rus Başbakanı Primakov'un bugün Washington'a yapacağı ziyaretle ilgili.
Sırplara destek vermekte hiç kusur etmeyen Rusya, ABD'nin ve NATO'nun Yugoslavaya'yı vurmasına karşı. Moskova hala "bu işi diplomasi yolu ile halletmeli" diyor!
Primakov, Washington'da resmi görüşmeler yaparken, ABD uçaklarının Yugoslavya'ya bombalar yağdırması hoş olmaz diye düşünüldü. "Haydi, son - son kez Holbrooke, Belgrad'a gitsin; diplomasi yolu ile bir yere varılıp varılamayacağı iyice ortaya çıksın" dendi...
Bu temaslardan bir şey çıkması olasılığı yok gibi. Ama gene de belli olmaz. Miloşeviç yeni bir manevra çevirebilir ve bu NATO'ya müdahaleyi gene erteleme 'bahane'sini verebilir...
* * *
KUŞKUSUZ Batı için "Yugoslavya'yı vurmak" kararını hayata geçirmek kolay değil. Gerçi NATO buna hazır. Ama, bu "uluslararası camia"nın ortak kararı ile girişilen bir harekat olmayacak. Bu konuda BM kararı yok. Rusya ve Çin buna karşı çıkıyor.
İşin hukuki yönü dışında, tereddütlere yol açan başka hususlar da var: Örneğin, girişilecek olan harekatın etkisi ne olacak? Miloşeviç bazı askeri tesislerinin bombalanmasından sonra pes mi edecek? Yoksa daha da mı hırçınlaşacak? Bu durum ona "düşman"a karşı halkını etrafında toplamak fırsatını vermeyecek mi?
Bu durum Saddam Hüseyin'in tutumunu anımsatıyor. Irak'a karşı girişilen askeri operasyonlar ile Yugoslavya'ya karşı planlanan müdahale - amaçları kadar, olası sonuçları açısından da - benzerlik arzediyor.
Miloşeviç'in davranış tarzı da, Saddam'inkinden farklı değil. İkisi de oyalama taktikleri uygulamakta ve krizi uçurumun kenarına kadar getirip ("brinkmanship") sonra geri adım atar gibi görünmekte usta...
Uluslararası camianın Saddam karşısındaki çaresizliği ve başarısızlığı da, Miloşeviç karşısında tekrarlanıyor. Senaryo hemen hemen aynı.
Her iki olayda halkın hali de aynı. Bunun ağır faturasını ödeyenler ve acıyı çekenler, hırslı ve mantıksız liderler değil, günahsız halk kitleleridir...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr