Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AB Dışişleri Bakanları Konseyi’nin dün hararetli bir toplantının ardından yayımladığı sonuç bildirisinin Türkiye ile ilgili bölümünden çıkan en önemli sonuç, Türkiye-AB katılım müzakereleri sürecinin devamının sağlandığıdır.
Bu, 5 yıldır çok yavaş yürüyen, ucu açık, engeller ve sıkıntılarla dolu bir süreç...
Sürecin bundan sonraki kısmının hızlanacağı ve Türkiye’yi sonuca -yani tam üyelik hedefine- daha hızlı yaklaştıracağı hâlâ şüpheli. AB Konseyi’nin bildirisi bu konuda açık bir işaret vermiyor.
Dolayısıyla, dün de belirttiğimiz gibi, bu süreç bir nevi “müzakerecilik” oyunu... İki taraf da bu süreçte, bütünleşme yönünde bir şeyler yapar gibi görünüyor!
Kuşkusuz sürecin bu şekilde sürüp gitmesi, Türk halkını bıktırıyor. Son kamuoyu araştırmaları, Türkiye’de AB üyeliği konusunda umutların ne kadar sarsıldığını açıkça gösteriyor.
Ama buna rağmen, Ankara pes etmiyor ve sürecin devam etmesi için uğraşıyor.
AB için de durum aynı. Yirmi yedi üyeli toplulukta çeşitli nedenlerle engel çıkartan ülkeler dahi, sürecin kopmasını istemiyor.
Her iki taraf için de bunun nedenleri var.

Türkiye’nin nedenleri
Türkiye’nin nedenleri geçen hafta İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nde düzenlenen ortak bir Türk-Fransız sempozyumunda, iki tarafın diplomatları ve akademisyenleri bu konuyu tartıştı. Bir Fransız akademisyen “Türkiye’nin AB üyeliği konusunda ısrar etmesindeki çıkarı nedir?” diye sordu.
Buna özellikle Türk tarafının verdiği yanıtların ışığında, başlıca nedenleri şöyle özetleyebiliriz:
* Türkiye’nin AB tutkusu ve vizyonu, ta Osmanlı dönemine kadar giden, (özellikle çağdaşlaşma anlamında) bir Avrupalaşma eğiliminin göstergesidir. Bu bağlamda AB üyeliği, Türkiye’nin iç ve dış politikalarında bir tercih ve öncelik oluşturmaktadır.
* Türkiye, demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü, kadın eşitliği, hukuk düzeni gibi değerlere büyük önem vermekte ve bu alanda AB standartlarına uymayı amaçlamaktadır. Son yıllarda Türkiye’de bu yönde atılan adımlarda AB ile bütünleşme çabalarının büyük etkisi ve katkısı olmuştur. Bugün de aynı motivasyon, önemini korumaktadır.
* AB ile bütünleşme çabaları, Türkiye’nin AB kriterleri doğrultusunda ekonomisini düzenlemesine de, yardımcı olmaktadır. Çeşitli uyum yasaları Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve sosyal standartlarının çağdaş düzeye yükselmesini sağlamaktadır...
Bütün bu nedenlerden, bu sürecin devam etmesinde yarar görülmektedir. AB’den Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış’ın geçenlerde söylediği şu sözlerde büyük bir gerçek payı var: “Önemli olan sonuç değil, süreçtir. Türkiye standartlarını yükseliyor... Zaman lehimizde işlemektedir...”

AB’nin nedenleri
AB’nin Türkiye ile müzakere sürecinin devamında gördüğü faydaya gelince, geçen hafta sonu İngiltere, İtalya, İsveç ve Finlandiya dışişleri bakanlarının “Herald Tribune” gazetesinde çıkan makaleleri, bu konuda AB’de giderek şu fikrin yaygınlaştığını ortaya koydu: Türkiye ekonomik bir güç oluyor. AB’nin bugün Türkiye’nin dinamizmine ihtiyacı var... Türkiye bölgesel bir güç olarak etkinliğini hissettiriyor. AB’nin Ankara ile sıkı işbirliği içinde olmasında yarar var. Nihayet AB kendi değerlerine sahip çıkan Türkiye’nin kendisine sırt çevirmesini önlemek durumundadır...
AB’de herkes öyle düşünmeyebilir, ama hiç olmazsa sürecin devamından yana. En azından Türkiye ile ortak nokta da bu...