Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye, Rusya ve İran’ın bir araya gelmesiyle Suriye konusunda oluşturulan Astana süreci, görünüşe göre, ciddi bir sarsıntı geçiriyor.

Sürecin amacı, 6 yıldır süren kanlı savaşa son vermek ve barış ortamını hazırlamaktı. “Astana üçlüsü” ilk adım olarak özellikle İdlib gibi hassas bölgelerde rejimle El Nusra gibi cihatçıların dışındaki muhalif güçler arasında ateşin kesilmesini sağlamak konusunda anlaşmıştı.

Bu çerçevede üç “garantör” ülkenin askeri birlikleri İdlib’de belirli kesimleri kendi kontrolleri altına alıp, “çatışmasızlık” durumunun yürürlükte kalmasına
göz kulak olacaktı...

Haberin Devamı

Son gelişmeler bu planların gerçekleşmesinde sıkıntılar çıktığını ortaya koydu. Süreç çatışmasızlık durumunun ihlallere uğraması nedeniyle, ilk kez Türkiye ile Rusya’nın karşılıklı suçlamalarına ve sürtüşmelerine sahne oldu.

Kim başlattı?

Astana üçlüsü içindeki uyuşmazlığın ilk açık işareti, Türk Dışişleri Bakanlığı’nın Rusya’nın ve İran’ın Ankara büyükelçilerini çağırıp ateşkesin korunmasına ilişkin sorumluluklarını hatırlatması ve uyarıda bulunmasıyla ortaya çıktı. Türkiye Esad kuvvetlerinin İdlib’deki saldırılarına dikkati çekerek, “garantör” ülke olarak Rusya’nın ve de İran’ın bu gibi ihlalleri durdurması gerektiği mesajını verdi.

Moskova’nın bu konudaki tepkisi beklenirken, Rusya farklı bir açıklama yaptı ve İdlib’in Türk kontrolü altındaki kesiminden fırlatılan 13 insansız hava aracının iki Rus üssüne saldırdığını ve bunların düşürüldüğünü bildirdi. Rusya da bu kez Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nun konuşlandığı bölgeyle ilgili garantörlük sorumluluğunu hatırlattı...

Nasıl bitecek?

Bu olaylardaki sebep-sonuç ilintisini dışarıdan tespit etmek zor. Ancak gerçek şu ki bu durum Astana grubunda bir çatlak oluşturmuş ve “yeni müttefikler” arasında bir güvensizlik ve gerginlik yaratmıştır.

Olayın bu yanı, Türkiye açısında hiç de hoş değil. Esad, Rusya’nın da desteğiyle, askeri durumunu pekiştiriyor, bunu avantaj olarak kullanmak istiyor... Rusya bir misillemeye girişirken kimseyi dinlemiyor, orantısız güç kullanıyor... İdlib’in Türk kontrolü altındaki kesimindeki muhalif güçler içinde tam bir birlik yok...

Haberin Devamı

Türkiye’nin İdlib’deki askeri varlığı, PYD/YPG kontrolündeki Afrin’i baskı altında tutmak ve hatta olası bir operasyon için devreye girmek amacını güdüyor. Ne var ki Rusya’nın bölgedeki askeri hâkimiyeti, Ankara’nın hareket serbestisini kısıtlıyor. Moskova’nın bu yöndeki bir Türk askeri operasyonuna sıcak bakmadığı biliniyor...

Aynı şekilde bu ayın sonunda Soçi’de yapılacak genişletilmiş konferansa Suriyeli Kürtler adına kimlerin katılacağı konusunda da Rusya’nın tutumu henüz açıklık kazanmış değil.

Bütün bunlara ABD’nin YPG’yi düzenli bir ordu haline getirmekte olduğu, Fransa’nın da Kuzey Suriye’deki Kürt varlığını tanıyabileceğiyle ilgili haberler de eklenince, oldukça karmaşık ve kararlı bir Suriye tablosu ortaya çıkıyor...