Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

KOSOVA’nın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra, Rus lideri Vladimir Putin, Batı’nın bu yeni devleti tanımasına karşı duyduğu öfkeyi dile getiren konuşmasında aynen şunları söylemişti: “Kimseyi incitmek istemem, ama Kuzey Kıbrıs 40 yıldan beri bağımsızlığını sürdürüyor. Onu neden tanımıyorsunuz? Siz Avrupalılar çifte standardı uygulamaktan utanmıyor musunuz?”
Şimdi devlet başkanlığından başbakanlık koltuğuna geçen Putin’e şu soruyu sormak gerek: “Siz, Rusya olarak, Kuzey Kıbrıs’ın 40 yıllık bağımsızlığına hep karşı çıktınız. Bu hafta ise G. Osetya ile Abhazya’yı resmen tanıdınız. Bu durumda şimdi KKTC‘yi tanıyacak mısınız, yoksa siz de çifte standart mı uygulayacaksınız?”
Kosova’yı destekleyenlere çatan ama kendi bölgesindeki iki “devletçiği” tanımakta tereddüt etmeyen Ruslar, “toprak bütünlüğü” ilkesi üzerinde çifte standart uygulayan tek ülke değil tabii. Aslında uluslararası ilişkilerde, kendi çıkarları ve görüşleri doğrultusunda, böyle bir uygulamaya başvurmayan ülke yok gibi!..

Benzerlik var

Tabii bu olayda da Ruslar (diğer olaylarda başkalarının yaptığı gibi), G. Osetya ve Abhazya’daki durumun farklı olduğunu iddia ediyorlar ve bunu destekleyecek argümanlar öne sürüyorlar. Bu bakımdan, KKTC konusunda Rus diplomatlarının “o farklı bir olay” demesine şaşmamalı...
Tabii ki ayrılıkçılık ve toprak bütünlüğüyle ilgili uyuşmazlıklarda her olay aynı değildir. Ancak farkların yanı sıra bazı önemli benzerlikler de vardır. Nitekim Putin de Kosova’yı tanıdıkları için Batılılara çatarken, Abhazya ve G. Osetya’nın da tanınabileceğini söylemekle bir paralellik çizmemiş miydi? Ve Kuzey Kıbrıs’ı da bu çerçeve içine almamış mıydı?
Şimdi tabii bizi ilgilendiren nokta, Rusya’nın KKTC’yi tanıması veya tanımaması konusundan çok, Moskova’nın G. Osetya ve Abhazya’yı tanımasının Kıbrıs sorunu üzerindeki olası etkileridir.
Zamanlama olarak bu olayın, Mehmet Ali Talat ile Dimitris Hristofyas’ın önümüzdeki çarşamba yapacakları ilk “doğrudan” görüşmeye rastlaması Türk tarafının lehinde.
Daha açık bir deyişle, Batı’nın Kosova’yı tanımasının ardından, şimdi Rusya’nın da Abhazya ve G. Osetya’yı tanımış olması, yeni müzakere sürecinin başında, Talat’ın elini güçlendiriyor.

Birleşme olmazsa...

Önceki akşam, İstanbul Kültür Üniversitesi’ndeki bir toplantıda konuşan Talat’ın şu sözleri anlamlıdır: “Dünyanın birçok yerinde ayrılıkçı cereyanlar hüküm sürerken, biz Kıbrıs’ta yeniden birleşme egzersizi yapıyoruz. Ancak bunun başarılı olması için gerçekçi ve sorumlu hareket edilmesi gerekir”...
Yani, bu müzakere sürecinde eşitlik ve ortaklık esasına dayalı bir çözüm bulunursa, ne âlâ. Aksi halde, “bölünme” ve dolayısıyla KKTC’nin tam bağımsızlığının tescili kaçınılmaz olur...
O noktaya gelindiğinde, Türk tarafı daha güçlü bir pozisyondan Batılılara da, Ruslara da “Siz öbürlerini tanıdığınız gibi, bizi de tanımalısınız” diyebilecek...
Rum tarafına gelince, Hristofyas, Batı’nın Kosova’yı tanımasına ateş püskürmüştü. Bu, Kıbrıs için de “emsal” olur diye... Şimdi Hristofyas, Rus “yoldaş”larının Abhazya ve G. Osetya konusundaki davranışlarından ötürü aynı rahatsızlığı duyuyor. Bu, KKTC’yi cesaretlendirir diye...
Belki bu gelişmeler Rum tarafını müzakerelerde daha gerçekçi davranmaya iter. Veya görüşmelerden sonuç çıkmazsa, Batılıları ve Rumları kendi “favorileri” için yaptıkları gibi, KKTC’yi de tanımalarına yol açar...
YARIN: YENİ BLOKLAŞMA