Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Bazen bir "insancıl olay", diplomasinin başaramadığını gerçekleştirebiliyor.
       Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, geçen ağustosta Türkiye'deki deprem felaketinin Türk - Yunan ilişkilerine yansıma şeklidir.
       Facianın ardından Yunan halkının Türkiye'ye yardım elini uzatması, iki ulusu baş döndürücü bir hızla birbirlerine yakınlaştırmıştır. Türk halkının da, Yunanistan'daki depremden hemen sonra, aynı şekilde hareket etmesi, Ege'nin iki yakasındaki halkların, bazı anlaşmazlıklara rağmen, birbirlerine karşı sempati ve dostluk beslediklerini ortaya koymuştur.
       Deprem felaketi vesilesi ile sergilenen bu durum, resmi politikalara da yansımakta gecikmemiş, bu kez hükümetler arası diyalog müsait bir ortamda gelişmiştir. Politikacılar, sivil toplumun, kendilerinin önüne geçtiğini ve iki ülke arasında ciddi yakınlaşma için itici bir güç oluşturduğunu kabul etmek zorunda kalmışlardır.
       Bugün Türk - Yunan ilişkilerinde gerçekten büyük mesafe kat edilmiş bulunuyor. Gerçi sorunların özüne - henüz - inilmiş değil. İki taraf da temel meselelerde görüşlerini koruyorlar. Ancak oluşturulan hava, bundan böyle anlaşmazlıklara yeni bir yaklaşımla eğilmek ve çözüm yolları aramak olanağını sağlıyor...
       * * *
       KIBRIS'ta da bir "insancıl olay" şu sırada Türklerle Rumlar arasında yakınlaşma umudunu veriyor.
       Olay, 6 yaşındaki lösemi hastası Andreas Vasiliu'nun hayatının kurtarılması için, Türk tarafının gösterdiği olağanüstü ilgidir.
       Bu olayda da, sivil toplumun öncülük yaptığını görüyoruz. KKTC'deki Haklar ve Özgürlükler Derneği'nin küçük Vasiliu'ya yardım için yaptığı çağrı büyük yankı uyandırmış, yüzlerce Kıbrıslı Türk kan bağışında bulunmak arzusunu göstermiş ve sonuçta BM'nin de aracılığı ile bu kampanya gerçekleşmiştir.
       İlginç olan husus, Lefkoşa'nın "ara bölgesi"nde - BM kontrolündeki Ledra Palas'ta - kan vermek için sıraya girenler arasında (Serdar Denktaş ve Mehmet Ali Talat gibi) önemli siyasi liderlerin de bulunmasıdır.
       Rum basını bu şaşırtıcı gelişmeyi, 1974'ten bu yana Kıbrıs'ta meydana gelen en önemli ve olumlu olay olarak nitelendiriyor. Lefkoşa'da "Halkın Sesi" gazetesinde şu satırlar dikkati çekiyor: "Bu olayın bizlere önemli mesajlar ve dersler vereceğini umarken şunu sormak gerekiyor: Neden bu güzel adanın insanları yıllardır kavga ediyorlar?.. Önceleri, dökülen kanların intikamını almak, kana kan almak için yeminler vardı. Şimdilerde ise kana kan katmak ve can kurtarmak vardır"...
       * * *
       KIBRIS'taki bu "insancıl olay"ın siyasal etkisi - yani sorunun çözümüne katkısı - ne olabilir?
       Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu tür "insancıl olaylar", halklar arasında yakınlaşma sağlayabilir. Bu sayede, kültürden spora, ticaretten iletişime kadar, çeşitli alanlarda temaslar ve hatta işbirliği kurulabilir. Ama bunun "sorunların çözümüne katkı" aşamasına gelmesi, kolay ve hatta her zaman mümkün olmayabilir. Kıbrıs'ta olsa olsa bu olayın, güven artırıcı bazı adımlara yol açması ümit edilebilir. Önceki akşam BM sözcüsünün bir araya getirdiği Türk ve Rum gazetecilerinin bu konuları tartışması dahi olumlu bir gelişmedir.
       Şimdi küçük Andreas olayında kazanılan ivmenin
(momentumun) - sivil toplumun sağlayacağı "taze kan" sayesinde - korunması, en azından adanın iki kesimi arasında havayı yumuşatacaktır.




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr