Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       APO olayında Türkiye'yi çileden çıkarmak için ne lazımsa yapılıyor...
       İtalya terörist başını Türkiye'ye iade etmemekte ısrar ediyor, hatta şimdi onu Rusya'ya postalamanın yolunu arıyor. Öcalan Roma'dan (belki de Suriye'den daha rahat ve etkili biçimde) PKK'nin faaliyetini yönlendirebiliyor, hatta TV aracılığı ile veya yazışarak mesajlar gönderebiliyor...
       Almanya, daha önce çıkardığı tutuklama emirlerini bir yana bırakarak, PKK başının kendisine teslim edilmesi talebinden vazgeçiyor. Bunun kendi topraklarında bir Türk - Kürt çatışmasına yol açacağı gerekçesinin arkasında saklanan Schröder hükümeti, Apo'yu - Almanya'da işlediği suçlar nedeni ile dahi - yargılama sorumluluğundan kaçıyor...
       Bunlar yetmezmiş gibi, İtalya ve Almanya, iki "dahiyane"(!) fikir ortaya atıyor: Biri, Öcalan'ın uluslararası bir mahkemede yargılanması, diğeri de, "Kürt sorunu"nun barışçıl yoldan çözümü için bir "Avrupa girişimi"nin başlatılması ile ilgili.
       * * *
       İTALYA ve Almanya'nın aslında kendilerini sorumluluktan sıyırmak için ortaya attıkları bu fikirler, Apo sorununu çözmek şöyle dursun, bugünkü krizi daha da vahimleştirecek ve ayrıca Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkileri de tehlikeli bir yola sokacaktır.
       Uluslararası mahkeme önerisi, bu iki ülkenin uluslararası hukuku hiçe saydıklarını gösterdiği gibi, Öcalan'ın Türkiye'ye iade edilmesini ve Türk topraklarında işlediği insanlık dışı suçlar nedeni ile Türk adaletinin önüne çıkmasını istemediklerini ortaya koyuyor. Böyle "özel" bir mahkemenin kurulup kurulamayacağı ayrı bir konu. Kurulabilirse bu, Apo'nun ve PKK'nin bu platformu bir şova dönüştürmeye yarayacaktır. Bu mu Alman ve İtalyan dostlarımızın istediği?
       Kürtlerle ilgili "Avrupa girişimi" fikri de, D'Alema ve Schröder'in, Apo olayını öteden beri bazı Avrupa çevrelerinin istediği gibi "Kürt sorununu enternasyonalize etmek" için bir fırsat olarak kullanmayı amaçladığını gösteriyor. İki ülkenin Dışişleri Bakanı önümüzdeki günlerde bir araya gelip bu "girişim"e bir şekil vermeye çalışacaklar. Bunu AB çerçevesi içinde oturtmak için de, diğer Avrupa partnerleri ile temaslar yapacaklar.
       İki başbakanın Türkiye'nin böyle bir girişime çok sert tepki göstereceğini bile bile, böyle bir beyanda bulunmaları, büyük bir aptallıktır. Bu tür davranışlar, olsa olsa Türkiye'yi Avrupa'dan uzaklaştırır ve böyle baskılar karşısında daha katı bir tavır almasına yol açar.
       AB üyesi diğer Avrupa ülkelerinin bu konuda daha duyarlı davranacaklarını ve özellikle AB'nin böyle bir "girişim"e angaje olmak istemeyeceğini umuyoruz...
       * * *
       ANKARA, terörist başının iadesi konusundaki ısrarının yanı sıra, özel mahkeme ve Avrupa girişimi ile ilgili tavrını açıkça ortaya koymuştur.
       Ancak son günlerde resmi açıklamaların dışında gösterilen tepkiler, bir "Avrupa düşmanlığı" havasına bürünüyor. Örneğin, iki ülke başbakanının beyanları, AB'nin politikasını yansıtıyormuş gibi kabul ediliyor ve bu kez, AB ile ilişkilerin gözden geçirileceği, Gümrük Birliği'ne son verilebileceği, AB üyeliğinden vazgeçilebileceği gibi mesajlar veriliyor.
       Oysa bu kritik noktada aceleci ve duygusal davranmak, bunalımı daha kızıştırmaktan ve yaymaktan başka sonuç vermez.
       Bu aşamada Türkiye'nin rotasını değiştirmeye yol açabilecek provokasyonlara kapılmamaya ve Apo olayındaki haklılığımızı, olayların başka bir mecraya dökülmesine izin vermeyecek şekilde, ciddiyetle savunmaya özen göstermek gerek.
       Bugünlerde, her zamandan çok, sağduyuya ve serinkanlılığa ihtiyaç var...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr