Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Bu aynı zamanda bir umut. Tabii bunun gerçekleşmesi olayların seyrine bağlı.Bu aşamada bütün resmi açıklamalar, tezkerenin alelacele uygulamaya konmayacağını gösteriyor. Hükümet bu konuda oldukça temkinli. Başbakan'ın deyişiyle tezkerenin kullanılması "doğru zaman ve zeminde" olacak...Bu da, Ankara'nın "askeri seçeneğe" başvurmadan önce, diplomasiyle de "son bir şans" vermeyi planladığını gösteriyor.Bir bakıma, Meclis'ten geçen tezkere, diplomasinin emrine verilen bir araç oluyor.Tezkerenin artık hükümetin "cebinde" bulunması ve belirlenecek herhangi bir anda kullanılabilecek olması, gerçekten önemli bir "caydırıcı" -veya baskı aracı- niteliğini taşıyor.Washington'dan Bağdat'a kadar çeşitli merkezlerden gelen tepkiler -ve telaş- bunun açık bir göstergesi. Şimdi Amerikalılar ve Iraklılar Türkiye'nin artık lafla oyalanamayacağını, hızla harekete geçmeleri gerektiğini -nihayet- anlıyorlar. YAYGIN dilek, dün TBMM'nin onayladığı, Kuzey Irak'a karşı sınır ötesi operasyonla ilgili tezkereyi kullanmak ihtiyacının duyulmamasıdır. Zamanlama olarak, olası bir askeri müdahaleyi aceleye getirmemek için çeşitli nedenler arasında, kasım ayının ilk haftasında gerçekleşecek iki önemli olay da bulunuyor. Bunlardan biri İstanbul'da dışişleri bakanları düzeyinde yapılacak olan "Genişletilmiş Irak Konferansı"dır. Diğeri de, Başbakan Erdoğan'ın Washington'da Başkan Bush ile yapacağı görüşmedir.Bütün bu toplantı ve temaslar, Kuzey Irak'taki PKK meselesinin diplomasi kanallarının sonuna kadar zorlanması için son bir fırsat oluşturuyor.Kuşkusuz Türkiye'nin bu yoldan istediğini elde etmesi ve böylece Kuzey Irak'ta PKK tehdidinin ortadan kaldırılması, tercih edilmesi gereken bir çözümdür. Son zamanlarda PKK saldırılarından ve dış güçlerin davranışlarından duyulan öfke nedeniyle her ne kadar "askeri operasyon" seçeneği cazip görünmüşse de, bunun Türkiye için -gerek dışta, gerekse içte- ciddi siyasal, ekonomik, sosyal komplikasyonlara yol açacağı da biliniyor.Aslında amaç Türkiye'nin böyle bir durumla karşılaşmadan Kuzey Irak'tan gelen PKK tehdidinin bertaraf edilmesidir. İşte bunun için diplomasiyi sonuna kadar zorlamakta yarar vardır. Ve bu nedenle, Türk diplomasisinin elini güçlendiren tezkere çıktıktan sonra da, temkinli ve soğukkanlı davranmaya devam etmek gerekmektedir. Son fırsat... Kuşkusuz bu çabalar beklenen sonucu süratle vermediği takdirde tezkerenin gereklerini yerine getirmek gene Ankara'nın elindedir.Bunun hedef ve kapsamının ana hatları tezkerede çizilidir. Ayrıca Başbakan başta olmak üzere, hükümet yetkilileri defalarca olası operasyonun hedef ve kapsamına açıklık getirmişlerdir.Buna göre, sınır ötesi operasyon, sadece PKK'yı hedef alan "sınırlı" bir eylem olacaktır. Irak'ın bütününün veya Kuzey Irak'ı (yöneticileri ve halkı) hedef almayacaktır.Ne var ki, son günlerde bazı siyasi çevrelerin bu amacın dışına çıkılmasını (örneğin Barzani ve Irak Kürtlerinin operasyon kapsamı içine alınmasını) isteyen beyanları, bu politikaya ters düşüyor. Böyle "topyekûn bir savaş"ın ne büyük riskler taşıdığını ve sonuçta Türkiye'yi ne gibi maceralara sürükleyeceğini iyi düşünmek lazım.Bu aşamada yapılacak en iyi şey, tezkereyi etkin bir diplomasi aracı olarak kullanmak ve eğer uygulamaya konacaksa onun sınırları içinde kalmaktır. skohen@milliyet.com.tr Sınırlar belli