Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

ŞİMDİYE kadar hep "bizi alacaklar mı" diye merak ettik. "Biz" sözcüğünün içinde sadece biz Türkler değil, Polonyalılardan Macarlara, Çeklerden Slovenlere kadar tam 11 ulus var...
Evet, "biz" AB'ye başvuranlar, üyelik treninin ne zaman - ve kaç yolcu ile - kalkacağını merak ederken, şimdi de katarın daha uzunca bir süre hangarda beklemesi ihtimali beliriyor. Kumanda mevkiindekiler, "start" işaretini vermekte tereddüt ediyorlar, hatta bu konuda anlaşmazlığa düşüyorlar...
Önceki gün, AB Dışişleri Bakanları Konseyi'nin Amsterdam'da yaptığı toplantıda, bu yeni durum açıkça ortaya çıktı.
Konsey, geçen Haziran zirvesinde ana hatları belirlenen "Amsterdam Sözleşmesi"ni imzaladı. Sözleşmenin büyük bölümü, 15 AB üyesinin topluluk içindeki işleri ile ilgili. Sınır kontrolleri, güvenlik işbirliği, yürütme organı olan Komisyon'un üye sayısı, oy hakkı, ortak dış politika gibi... Bir bölümü de, "genişleme politikası", yani yeni üyelerin kabulü ile ilgili.
Bu son konu, "bizi" yani Türkiye dahil, genişleme sürecine dahil edilmeyi bekleyen tüm ülkeleri yakından ilgilendiriyor.
* * *
AMSTERDAM'daki toplantıda şaşırtıcı sayılmasa da kaygı verici bir eğilim ortaya çıktı: Bazı üyeler, AB'nin iç bünyesindeki sorunlar nedeni ile, adaylar trenini hemen kaldırmasını istemiyor.
Bunu istemeyenler, Amsterdam Sözleşmesi'ni imzaladılar ama, bir "ek" ile bu konudaki rezervlerini açıkladılar.
Örneğin Fransız Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine, adayların AB'nin daha entegre hale gelmesini beklemelerinde yarar olduğunu söylerken, Belçika Dışişleri Bakanı Eric Derycke de, AB içinde önce reformların gerçekleşmesi gerektiğini belirtti. AB Komisyonu Başkanı Jacques Santer de gayet açık şekilde, AB'nin yeni üyeler kabul etmeden önce, kurumlarını sağlamlaştırması ve siyasal birliği sağlaması gerektiğini savundu...
Amsterdam'da Sözleşme imzalanmakla beraber, genişleme ve AB'nin yukarıda saydığımız iç sorunları konusunda bir görüş birliğine varılamadığı anlaşılıyor. Bu durumda adaylarla müzakere sürecinin 1998'de başlaması olasılığı, şimdi daha zayıf görünüyor...
* * *
YENİ üyelikler konusundaki kesin kararın, AB'nin Aralık'ta Lüksemburg'da yapılacak zirve toplantısında verilmesi gerekiyor. Şimdiye kadar merak edilen konu, AB'nin bu süreci Türkiye dahil tüm başvuran ülkeler (yani 12 ülke) ile mi, yoksa ilk sıradaki 5 veya 6 ülke ile mi, ya da Türkiye'siz 11 ülke ile mi başlatacağı idi...
Ancak Amsterdam'da, şimdilik hiç kimse ile müzakereleri başlatmamak yönünde bir eğilim ortaya çıkmış bulunuyor.
Bunun çeşitli nedenleri var. Bazı üye ülkeler, AB'nin henüz tek para birimi "euro", Komisyonun üye sayısı, büyük ve küçük ülkelerin oy oranı gibi sorunlar halledilmeden, kurumsal yapılanma tamamlanmadan, yeni üyelerin alınmasını çok sakıncalı ve tehlikeli görüyorlar. Bu konular temelde üye ülkelerin egemenliğini kısan ve bu yüzden itirazlara yol açan hassas meseleler olduğu için, anlaşma sağlamak oldukça zor.
Bir de, her ülkenin, genişleme karşısında kendi çıkarlarına dayanan hesapları var. Örneğin Yunanistan, İspanya, Portekiz, AB'den sağladıkları kendi mali yardımların yeni üyelerle paylaşılacağı ve dolayısı ile paylarının azalacağı kaygısı ile yeni üyelerin alınmasına pek sıcak bakmıyorlar. İlke olarak genişlemeyi destekleyen ülkeler arasında da, aday sayısı konusunda ciddi ayrılıklar var.
Uzun lafın kısası, Aralık zirvesinde adaylar trenine hareket işaretinin verilmemesi olasılığı var.
Tarifedeki böyle bir değişiklik, son vagonda yer alıp almayacağı dahi tam belli olmayan Türkiye'ye, kendisini bu uzun yolculuğa daha iyi hazırlaması için, zaman kazandırabilir...



Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr