Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


YABANCI ülkelerle uyuşmazlıklarda karşı tarafın görüşlerinin bilinmesinde daima yarar vardır. Bu, özellikle bilgi eksikliğinin ve güvensizliğin hakim olduğu Türk - Yunan anlaşmazlıkları için geçerlidir. Tabii böyle hallerde tartışmanın objektif olarak ve serinkanlılıkla yapılması gerekir.
Ali Kırca'nın ATV'de son "Siyaset Meydanı" programını 4 Yunanlı gazetecinin katılımı ile böyle bir tartışmaya ayırmış olması, fevkalade isabetli olmuştur. Türk tarafında 4 gazetecinin, 2 emekli büyükelçinin ve bir akademisyenin de katıldığı bu 4 saatlik program, gerçekten hem tartışmacıların, hem kamuoyunun yeni bir Türk - Yunan krizi yaratan Öcalan olayında, karşılıklı pozisyonları daha iyi anlamasına katkıda bulunmuştur.
Tartışmanın seviyeli bir şekilde - ve hatta samimi bir hava içinde - gerçekleşmiş olması gerginlik zamanında dahi bu tür tartışmaların serbestçe yapılabileceğini göstermiştir...
* * *
YUNAN tarafının savunduğu görüşleri şöyle özetleyebiliriz:
* Apo olayında Yunan hükümeti bir dizi hata yapmış, sonunda Türkiye'yi de, Kürtleri de, Batılıları da karşısına almıştır. Bu noktaya gelinmesinin nedeni, Yunanistan'da bazı çevrelerin (istihbaratçılar ve politikacılar dahil) Apo'ya arka çıkmasıdır. Yunanistan halen bir nevi "Susurluk" olayını yaşıyor. Adeta devlet içinde devlet kurulmuştur. (Dedesi İzmirli olan Yunanlı gazetecilerden birinin, bu olayı Yunanistan'ın başına bela edenler için Türkçe "cenabetler" deyimini kullanması gülüşmelere yol açtı)...
* Yunanistan'ın bir devlet politikası olarak PKK'ya ve Apo'ya destek verdiği doğru değil. Simitis'in böyle bir niyeti yok. Aksine, Yunan Başbakanı Öcalan derdinden kurtulmak için elinden geleni yapmıştır. Ayrıca Yunan hükümeti, Apo'ya siyasi sığınma hakkını vermemiş, bu nedenle de PKK'lıların gazabına uğramıştır... Yunanistan'ın bu meselede tavrı, diğer Avrupa ülkelerinin tutumundan farklı olmamıştır...
* Apo sorunu, Türk - Yunan ilişkilerinde belirleyici bir faktör olmamalıdır. (Bir gazeteci bunu "ilişkiler Öcalanlaştırılmamalı" şeklinde ifade etti). Türkiye, tehditlerden vazgeçerse, ilişkiler yeniden düzelecektir...
* Öcalan işi şimdi Türkiye'nin elinde. Yargılama adil olmalı. Türkiye, Öcalan olayı ile, Kürt sorununu ayırt etmeli, bu soruna siyasi bir çözüm bulmalıdır. Terörle mücadele, insan haklarını çiğnemek için bir gerekçe olmamalıdır...
* * *
TÜRK tarafının savunduğu görüşler ise özetle şöyle:
* PKK'ya ve Apo'ya destek, sadece "cenabetler"in işi değil. Yıllardır Yunanistan bu desteği sağlıyor. Yani bu, bir nevi devlet politikası olmuştur. Bunun Simitis ve diğer devlet büyüklerinin bilgisi dışında cereyan etmiş olması mümkün değil. Kaldı ki, Yunan liderleri Kenya macerasından sonra dahi, Apo'ya ve PKK'ya karşı bir tavır koymaya yanaşmamışlardır.
* Apo olayı, Yunanistan'ı karıştırmıştır. Zoraki istifalar olmuştur. Ancak bunun nedeni, izlenen politikanın Kürt militanlarını yeterince koruyamamasıdır, yoksa bazı yetkililerin PKK ile bağlantılarının ortaya çıkması değil. Bu da Atina'nın Türkiye'ye karşı tavrının değişmediğini gösteriyor.
* Türkiye'ye Öcalan'ın nasıl yargılanması ve Güneydoğu'da neler yapması gerektiğini tavsiye etmek Yunanistan'a düşmez. Yunanistan komşu bir ülkedir ve ulusal çıkarı, Türkiye ile iyi geçinmek olmalıdır. Bu nedenle diğer Avrupa ülkelerinden de farklı hareket etmek durumundadır.
* Türkiye elbet Öcalan olayının Türk - Yunan ilişkilerinde belirleyici bir faktör olmasını istemez. İki ülke arasında halledilecek başka sorunlar vardır. Ama, Öcalan'ı Türkiye'ye karşı kullanan Yunanistan olmuştur. Hala bugün Atina ona ve PKK'lılara sahip çıkmaya kalkışıyor.
* * *
BU tartışmadan çıkarılması gereken önemli sonuçlar var. Umarız Yunanlı meslektaşlarımız, Atina'ya Türkiye'nin görüşlerini ve duyarlılığını daha iyi anlayarak döndüler. Bizler de Yunanistan'ın bu konuda içinde bulunduğu güç durumu daha yakından öğrendik.
Keşke böyle bir görüş alışverişi direkt olarak "devlet büyükleri" arasında da yapılabilse...




Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr