Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, Fransız Meclisi’nin Ermeni soykırımını inkâr yasa tasarısını kabul ettiği günden beri tamamen bu meseleye odaklandı.
Liderlerin konuşmalarında hep bu konu... Fransa’ya karşı açılan kampanya hükümet gündeminin başında... Medya ve kamuoyu da bu konuya takılıp kaldı...
Oysa şu sırada içinde bulunduğumuz bölge her zamankinden daha fazla kaynıyor. Türkiye’yi yakından ilgilendiren -ve etkileyebilecek olan- olaylar birbirini izliyor.
Bunların başında Irak’taki yeni kriz geliyor.
Obama Yönetimi Irak’tan son askerini çekerken, geride “istikrarlı bir ülke” bıraktığını iddia etmişti. Bunun ne büyük bir yalan olduğu ortada. Ülkede sadece bombalar patlamaya devam etmiyor, bu kez yönetim de sallanıyor.
Başbakan Nuri El Maliki’nin Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık el Haşimi’yi teröristleri desteklemekle suçlaması, Şii-Sünni kavgasını yüzeye çıkardı. El Haşimi’nin Kürt bölgesine kaçması ve orada himaye görmesi, bu karışık denkleme Kürt boyutunu da kattı.
Bu kargaşanın Irak’ı bölünme noktasına götüreceğinden ciddi şekilde korkuluyor. Yani güneyde Şiiler, ortada Sünniler kuzeyde de Kürtler...
Böyle bir senaryonun da bir anlaşma ile barışçı şekilde gerçekleşmesi ihtimali pek yok. Geriye mezhepsel ve etnik çatışmaların çıkması, yani ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesi olasılığı kalıyor ki, bu da bütün bölge için çok tehlikeli...

Ankara’nın kaygısı
Şimdiye kadar hep Irak’ın toprak bütünlüğünü ve ulusal birliğini savunan ve bu yönde yoğun uzlaştırıcı çabalar harcayan Ankara için bu gerçekten çok endişe verici bir durum.
Ülkedeki yeni koşullar altında artık çeşitli kesimler Türk hükümetinin tavsiyesini dinleyecek halde değiller.
Son olarak Maliki-Haşimi sürtüşmesinde Ankara Sünni liderden yana bir tavır aldı ve Türkiye’nin kendisini himayesi altına alabileceğini açıkladı. Bu, daha önce de Türkiye’yi Irak’ın iç işlerine “müdahale etmekle” suçlayan Maliki ile aranın daha açılmasına yol açan bir başka sebep...
Irak’taki olası her denge değişikliğinin bölgeyi ve Türkiye’yi etkileyeceği açık. El Maliki’nin yönetiminde bir Şii hâkimiyetinin kurulması İran’ın nüfuzunu arttıracaktır. Bu Tahran’ın Irak ve Suriye’yi kendi ekseni etrafında toplamasına yol açabilir. Böyle bir cepheleşme Ankara’yı da rahatsız edecektir.
Bir başka belirsizlik de Irak Kürdistanı’nın alacağı tutumla ilgili... El Maliki iç dengelerde Kürtleri kullanmak istiyor. Ama Barzani yönetiminin elinde, Türkiye ile yakınlaşma opsiyonu da var. Ankara ile Erbil arasında son zamanlarda bir hayli yakınlık sağlandı. Türkiye’nin Irak’taki Kürt yönetimi ile daha yakın ilişkiler ve hatta bir ortaklık kurması pekala mümkündür. Bunun karşılığında Erbil de herhalde Türkiye’ye PKK konusunda daha aktif destek sağlayacaktır.

İnisiyatif kimde?
Bugünlerde gene dikkatle izlenmesi gereken diğer ülke de Suriye’dir.
Arap Birliği’nin gözlemcilerinin bu hafta Suriye’de göreve başlamasından sonra olayların ne yönde gelişeceğini göreceğiz. Durumun yatışması, Esad rejiminin ömrünü uzatabilir.
Tabii bunun için muhaliflerin silahlı mücadelesinden vazgeçmesi gerekir ki, şimdilik bu pek olası görünmüyor.
Ama Türkiye açısından, açıkçası son gelişmeler kendisini sahneden sanki biraz uzaklaştırdı. Halen inisiyatif daha çok Mısır’ın ve Arap Birliği’nin elinde. En azından bu aşamada durum öyle. İlerde ne olur göreceğiz...
Özetlersek: Türkiye’yi esas ilgilendiren olaylar -hızlı bir şekilde- Ortadoğu’da cereyan ediyor. Gözleri buradan ayırmamak lazım...