Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       ROMA Büyükelçimiz İnal Batu haklı: "Apo konusunda tam bir kargaşa yaşanıyor. Adamın nerede olduğu dahi bilinmiyor. Yeri devamlı değişiyor veya resmi makamlar öyle diyor. Statüsü de, yani tutuklu olup olmadığı da belli değil"...
       Buna bir de İtalya'nın Apo'nun geleceği ile ilgili ne yapacağının da belirsiz olduğunu eklemek lazım. Dokuz partili koalisyon hükümeti mensuplarından farklı sesler çıkıyor. Dışişleri Bakanı Dini'nin söyledikleri ile Başbakan D'Alema'nın beyanları çelişiyor.
       Zihinleri karıştıran bu kargaşa arasında Apo'nun Türkiye'ye mi iade edileceği, Almanya'ya mı teslim edileceği, başka bir ülkeye mi "postalanacağı", yoksa siyasi mülteci olarak kabul edileceği sorularına kesin bir yanıt vermek olanaksız.
       Ancak İtalya'da karar verme yetkisine sahip çevrelerde Apo'nun Türkiye'ye iadesi seçeneğinin pek rağbet görmediği seziliyor. Ayrıca bu çevrelerin bir kısmı da, kendisine siyasi sığınma hakkının verilmesi eğiliminde görünüyor.
       Bunlar tabii kötü haberler. Ama Apo'nun Roma'da tutuklandığı andan itibaren, zor ve uzun bir sürecin başlamış olduğunu kabul etmek gerek. Gerçek şudur ki, İtalya başta sanıldığının aksine Apo'yu Türkiye'ye kolay kolay iade etmeyecek. Belki uzunca bir süre onu tutacak...
       * * *
      
BU uzun ve çetin süreçte sadece hükümete veya Dışişleri'ne değil, çeşitli kuruluşlara ve halka düşen görevler var. Atılacak her adımın duygusal tepkiden çok, akılcı önlemler niteliğinde olması mühim.
       Bu yönde hükümet dışı kuruluşların ve etkin kişilerin ciddi bazı girişimlerde bulunduğu görülüyor. İşadamlarının ilişkide bulundukları İtalyan firmalarına mektup göndermeleri, mesleki kuruluşların İtalyan kamuoyuna gereken uyarılarda bulunmaları gibi...
       Bu arada çeşitli eğilimli siyasi partilerimizin, aynı çizgide bulunan İtalya'daki (ve diğer Avrupa ülkelerindeki) partiler nezdinde bir "bilgilendirme ve ikna etme kampanyası" açmaları iyi olur. Partiler - günlük siyasal hesapları bir yana bırakıp - bu konuda teşebbüse geçerlerse, hem Türk kamuoyunun sempatisini kazanırlar, hem de gerçekten ülkeye hizmet etmiş olurlar...
       Bu zor ve uzun süreçte, "yapılmaması gerekenler"e de özen göstermek lazım.
       Bir kere bu konunun sokaklarda çözülmeyeceği açık. Daha İtalya'nın ne yapacağı belli olmadan, bir - iki beyan üzerine, insanların sokaklara dökülüp düşmanca davranışlarda bulunması - bu arada bayrakları yakması - bir "deşarj"ın ötesinde, sonuç vermez. Aksine bu tür gösterilerin çığırından çıkması riski de vardır. Üstelik, İtalya'da herkesin (ve her partinin) Apo'ya sempati ile bakmadığını, Türkiye'yi destekleyenlerin sayısının da oldukça kabarık olduğunu unutmamalı. Oysa düşmanca hareketler, onlar dahil, tüm İtalyan kamuoyunu kışkırtmış olur...
       * * *
       OLAYIN Türkiye'de yarattığı haklı tepkilere rağmen, Ankara'nın tüm politikasını Apo meselesine veya Apo'nun iadesi konusuna "endekse" etmemesi lazım.
       Türk basınında tanınmış bazı yazarlarımızın konuya akılcı ve gerçekçi bir yaklaşımla eğilmeleri, sevindiricidir.
       Burada dünkü yazılardan iki örnek verelim.
       "Cumhuriyet"te Ergun Balcı, İtalya'nın Apo konusundaki ters davranışının ilişkileri bir sürtüşme dönemine sokabileceğini, Türkiye'nin bu yüzden Avrupa'dan uzaklaşmaya başlayabileceğini, yani bu olayın Ankara'nın dış politikasını temelinden etkileyebileceğini belirtiyor.
       "Sabah"ta Cengiz Çandar, Türkiye'nin İtalya'ya karşı "irrasyonel" politikalara yönelmesi halinde, Türkiye - İtalya, hatta AB ilişkilerinin "kurban" edilebileceğini ve Avrupa düşmanlığının kızışabileceğini yazıyor.
       Bu bakımdan, Apo ile ilgili yeni süreçte dış politikadaki uzun vadeli hedefler ve temel çizgi gözardı edilmeden, İtalya ve diğer ilgili ülkelerle sorunu soğukkanlılıkla ve sabırla halletmeye çalışmak gerekiyor.





Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr