Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yılların tecrübesi şunu gösteriyor ki, yabancı ülke parlamentolarında “Ermeni soykırım tasarıları”nın kabul edilmesi karşısında Türkiye fazla bir şey yapamıyor, gösterdiği tepki, verdiği karşılık Ermeni kampanyalarının önünü kesemediği gibi, dost veya müttefik ülkelerle de ilişkilerin bozulmasına yol açıyor.
Aynı tecrübe şu sırada da yaşanıyor. Türkiye bu kez de aynı “tepki şablonu”nu uyguluyor, öfkesini sert beyanlarla yansıtıyor, büyükelçisini geri çekiyor, planlanmış üst düzey ziyaretleri iptal ediyor.
Genelde ilkbaharda (24 Nisan öncesinde) kopan fırtına bu şekilde atlatıldıktan sonra, “hasar tamiri” sürecine giriliyor ve ilişkilerin tekrar düzeltilmesine çalışılıyor.
Artık bıkkınlık yaratan bu mesele karşısında aynı şablonu uygulamanın -ve şimdi olduğu gibi- tepki dozajını artırmanın dışında, daha etkin yeni stratejilere ihtiyaç var.
Bu bağlamda ne yapmalı veya ne yapmamalı?

Parlamenterler yüzünden...
Önce şu gerçekleri tespit edelim:
* “Ermeni soykırımı”nı kabul ettirmek isteyen aktiviteler öncelikle çeşitli ülkelerin parlamentolarından bu yönde bir karar çıkartmayı hedefliyorlar. Ermeni kökenli seçmenlerin kalabalık olduğu ülkelerde (ABD, Fransa, Kanada gibi) bu, iç politika oyunlarıyla rahatça sağlanabiliyor. Ama Ermenilerin pek bulunmadığı ülkelerde de (Polonya, Slovakya, Litvanya gibi) parlamentoların bu tür kararlar aldıkları görülüyor. Bu, genelde dünya kamuoyunda 1915 olayları konusunda bir kanının -veya önyargının- yerleşmiş olduğunu gösteriyor.
* Bu kararlar parlamentolardan çıkıyor, ama hükümetleri bağlamıyor ve sonuçta resmi bir politikaya dönüşmüyor. Son olayda İsveç hükümeti, parlamentonun aldığı kararı kınadı, Türkiye’ye desteğini tekrarladı. ABD örneğinde, kararı Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi aldı. Karar henüz genel kurula gitmedi ve büyük olasılıkla gitmeyecek. Kaldı ki böyle bir karar ABD yönetimini bağlamaz... Daha önce tasarıyı kabul eden ülkelerin çoğu da aynı durumda. Dolayısıyla, bir yabancı parlamentonun veya meclis komitesinin böyle bir tasarıyı kabul etmesine, değerinden ve gereğinden fazla önem vermemeli, etkisini abartmamalı...
* Çoğu zaman, parlamentoları Ermeni tasarısını kabul eden ülkelerin hükümetleri, Türkiye ile olan ilişkileri ön planda tutuyor ve bu tür kararları dikkate almıyor. Oysa bu parlamentoların davranışına karşı Ankara’nın gösterdiği sert tepki ve aldığı tedbirler, bu dost ülkelerle ilişkilerin bozulmasına yol açıyor.

Herkesin katkısıyla...
Bu tespitlerin ışığında, neler yapmak veya yapmamak gerektiğine bakalım.
* Reaksiyon olarak büyükelçinin “istişare” için birkaç günlüğüne geri çekilmesi halinde, onun merkezde uzunca bir süre tutulmasında hiç yarar yok. Üst düzey ziyaret ve temasların iptali için de aynı şey söz konusu. Aksine, böyle bir durumda diplomatik “karşı taarruz”a geçmeli, ilgilileri yerinde baskı altında tutmalı.
* Bu işleri sadece hükümete ve devlet kurumlarına bırakmamalı, muhalefet partilerinden işadamlarına ve meslek gruplarına kadar, toplumun tüm etkin kesimleri bu faaliyete katılmalı. (Bu bağlamda TÜSİAD‘ın ABD seyahatini iptal etmesi yanlış oldu. Aksine, heyetin Washington’daki temaslarına asıl şimdi ihtiyaç var.)
* Ermeni kampanyasının yoğunlaştığı ilkbahardan sonra, gerek Türk diplomatlar, gerekse politikacılar, iş çevreleri, akademisyenler, izleme, tanıtma ve ikna etme faaliyetini devam ettirmeli. Bunun uzun soluklu bir mücadele olduğu ve her an durup izler çıkabileceği unutulmamalı...
* Türk diasporası bu faaliyette etkin bir enstrüman olmalı. ABD’de ve halen Avrupa’da böyle bir potansiyel var. Türkler daha iyi örgütlenip devreye girmeli ve oyunu kurallarına göre (karşıtlar gibi) oynamayı bilmeli.
* Daha uzun vadede yurt içindeki ve dışındaki Türk kuruluşlar, Ermeni diasporasının ılımlı kesimleriyle temas kurmalı. Aynı şekilde Türk sivil toplum örgütleri Ermenistan’daki benzer kuruluşlarla temaslarını yoğunlaştırmalı.
Özetle, Türkiye, yıllardan beri karşısına çıkan ve büyük sıkıntılara neden olan Ermeni tasarıları sorununun üstesinden gelmek için, farklı stratejiler denemek zorundadır. Bu stratejilerde esas amaçlardan birinin, dost ülkelerle gereksiz yere bozuşmayı önlemek olduğu da unutmamalı...