Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dışişleri Bakanı İsmail Cem AB'nin Köln zirvesini değerlendirirken şöyle diyor: "AB ile ilişkilerimiz sonunda bir yerde düzelecek. Bu, zaman alacak... Ama biz de doğruları yapmalıyız"...
Bu akılcı görüş, Ankara'nın Köln zirvesi sonrasında AB'ye karşı nasıl bir politika izleyeceği konusuna ışık tutuyor.
Cem'in belirttiği gibi, Türkiye, AB ile bütünleşmekte yarar görüyor. Bu, yeni hükümetin bugün Meclis'te güvenoyuna sunulacak programında da kaydedilmiştir.
Köln zirvesinden adaylığın tescili doğrultusunda bir karar çıkmamış olması, bu hedeften vazgeçilmesi için bir neden değildir. Türkiye gene yoluna devam edecektir. Başbakan Ecevit'in Alman Şansölyesi Schröder'e mektubunda gerçekleştirmeyi planladığı siyasal ve ekonomik reformlar konusundaki ifadeleri de, sadece dışa değil, Türk kamuoyuna da verilmiş bir sözdür.
Kuşkusuz bu sözün, yeni Meclis'in desteği ile, 57. hükümet tarafından yerine getirilmesi, AB'nin yıl sonunda Helsinki'de yapılacak zirvesinde, Türkiye'nin adaylığı lehinde bir kararın çıkmasını kolaylaştıracaktır.
* * *
KÖLN zirvesindeki başarısızlığa rağmen, AB yetkilileri, Türkiye ile ilişkilerin düzelmesi ve rayına oturması yönünde iyimser görünüyorlar.
Bunun nedenini AB'nin Ankara'daki temsilcisi Karen Fogg şöyle ifade ediyor: "Köln zirvesinde Türkiye ile işbirliğinin sürdürülmesi yönünde güçlü bir eğilimin var olduğu görüldü. Unutmamalı ki, bu zirvenin gündeminde genişleme (yani yeni adayların kabulü) konusu yoktu. Oysa Helsinki zirvesinin gündeminde bu konu var ve bu da Türkiye'nin başvurusunun ele alınmasını mümkün kılacak... Bu arada AB, Türkiye ile yakınlaşma ve işbirliği yönünde yeni adımlar atacak. Türkiye, Avrupa Konferansı'na davet edilecek. Türkiye ile teknik düzeyde birçok temaslar olacak. İki taraf arasında hizmet alanından çevreye kadar çeşitli konularda işbirliği öngören projeler, anlaşmalar ele alınacak... Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi yönündeki hareket (momentum) bu dönemde de ileriye gidecektir... Finlandiya'nın dönem başkanlığını da bir fırsat olarak değerlendirmek lazım. Son olarak Kosova konusundaki girişimleri ile takdir toplayan Finlandiya'nın AB içinde etkinliği de artıyor. Türkiye'nin adaylığı konusunda, Finliler Almanya, Fransa, İngiltere gibi önemli üyelerin de desteğine sahip olacaktır"...
* * *
AB yetkilileri ve üye ülkelerin diplomatları, Ankara'nın AB politikasını kararlı bir şekilde sürdürme eğiliminden cesaretleniyorlar. İyimserliklerinin bir nedeni de budur.
Ancak özel konuşmalarda, dile getirdikleri ciddi bir kaygı var: O da, Öcalan davasının sonucu ve etkileri...
Açıkçası, Avrupalılar Öcalan'a karşı verilecek idam cezasının infaz edilmesi halinde, bunun iki alanda çok olumsuz sonuçlar yaratacağından korkuyorlar.
Birincisi, kendi ülkelerinde (özellikle Almanya'da) Türk hedeflerine karşı şiddet eylemlerinin başlaması olasılığı. Bir diplomatın deyişi ile "PKK terörünün Avrupa'da yayılması, PKK'ya karşı infial yaratacaktır ama, çok kimse bunun faturasını Türkiye'ye çıkaracaktır".
İkincisi, idam cezasına karşı olan Avrupa ülkeleri, Öcalan'ın asılması halinde, buna tepki göstermekten kendini alamayacaklardır. Bu, ilişkileri sarsacak boyutlar alabilir. Hem tek tek Avrupa ülkeleri ile, hem de topluca Avrupa Birliği ile...
İyimser ifadelere rağmen, zor bir döneme girildiği de açık...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr