Güle güle miras!
Ashton Kutcher ve Mila Kunis çiftinin sahip oldukları mirası çocuklarına bırakmayacaklarını hayretler içinde öğrendik geçtiğimiz hafta
Düşünsenize, Hollywood’un en flaş, en zengin çiftlerinden birinin çocuklarısınız, mini celebrity şeklinde hayatlar sürüyorsunuz ve 18 yaşınıza geldiğinizde bam! Anne ve babanız, size kendi miraslarından zırnık koklatmayacaklarını açıklıyor. Olacak iş mi bu şimdi? Vallahi Mila ve Ashton bir şekilde oldurmuş. “Çocuklarımız zaten oldukça ayrıcalıklı bir hayat yaşıyor. Büyüdüklerinde bir zahmet kendi paralarını kazansınlar, görsünler dünyanın kaç bucak olduğunu” demişler. Mila Kunis, yılbaşı gibi dönemlerde ailecek birbirlerine hediye almak yerine ihtiyacı olanlara yardım etmeyi alışkanlık haline getirdiklerini açıklamıştı. Eh, bu açıklama da demek ki verdikleri büyük kararın ilk adımıymış.
Saklı pay
Ülkemiz topraklarında anne-baba-çocuk ilişkisi bambaşka işliyor tabii. Misal, 60 yaşına gelsen de annenin kınalı kuzususun; senin borcun onların boynunun borcu; kazık kadar olmana rağmen anne-babanla yaşamana çok da ters bakılmaz. Yani bizden bir çift, hele ki ünlü bir çift kalkıp dese, “Çocuklarımıza nanik. Miras falan bırakmıyoruz”, ne yalan söyleyeyim içimizden bir “Nasssıı yaaa!” çekeriz; “Vay vicdansızlar, parayı mezara mı götüreceksiniz?” deriz. Bizim hukuk sistemimizde süreç şöyle işliyor: mesela anne-baba, çocuklara zırnık miras bırakmak istemezse, kendileri hayattayken tüm mallarını satıyorlar ve parayı çatır çatır yiyorlar. Sonuç, sıfır miras. Fakat eğer mirası bir hayır kurumuna ya da bir kişiye bağışlarlarsa, onlar öldükten sonra mirasçılar “saklı pay” ismi altında bu miras üzerinde hak iddia edip dava yoluna başvurabiliyor.
Kendi kanatlarınla uç!
Yurtdışında ise ailevi dengeler bambaşka bir terazide tartılıyor. “18 oldun, haydi yavrum sana güle güle, kendi kanatlarınla uç!” deniyor. Yani felsefe farklı. O zaman belki de Kunis-Kutcher çiftinin çocukları Wyatt Isabelle ve Dimitri Portwood ebeveynlerinin bu kararına çok da içerlemeyecek. Fakat olayın bize yansımaları şu tarz komik paylaşımları beraberinde getirdi: “Bana bile babamdan Kumburgaz’daki arsa kaldı, üzüldüm be size!”.
Haftanın güzellikleri
KOMŞUKÖY: Beykoz’daki yemyeşil alanda oksijen dolu bir gün, Sanayi 313’ün şahane mutfağı derken o cumartesi kendimden geçip akşam 8’de misler gibi uyumuşum. Özlemişim doğayla iç içe olmayı. Kafamın içi sıfırlandı resmen.
THE TOWN HOUSE: Ve pazar brunchı başlar! Ama ne brunch... Yediğim Croque Madame’ın, cheddar sosisin tadı hâlâ damağımda. Pazar kahvaltınız için ezber bozan bir mekan arıyorsanız tavsiyemdir.
