Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları

Bayram öncesinde S&P ve Moody’s Türkiye’nin kredi notunu indirdiler. Olumsuz algıyı tetikleyen en önemli unsur kur riski. Bu yüzden kurun daha makul seviyelere çekilmesi gerekiyor. Bunun için bir taraftan riskleri azaltmak, bir taraftan da riskten arındırılmış getiriyi artırmak için cazip bir politika faizi sunmamız lazım.

Yapılacak iş gerçekten kolay değil. Öte yandan, olası bir faiz artırımı bir taraftan TL varlıkların cazibesini artırırken, bir taraftan da Merkez’in enflasyon konusunda hassasiyetini göstererek yabancı algıyı iyileştirebilir ve sermaye akışını tekrar hızlandırıp kur şokunu kontrol altına alabilir.

Haberin Devamı

Ancak Merkez’in faiz artırmadan önce neden iki kere düşünmek zorunda olduğunu anlamak zor değil. Belki de bu sebeple zorunlu karşılık (ZK) aracı tekrar devreye sokulmuş olabilir.

Neden düşürüldü?

13 Ağustos tarihinde TL ve yabancı mevduat ZK oranlarında indirime giden Merkez, yapmış olduğu açıklamada, bu adımın gerekçesini “finansal piyasaların etkin işleyişini desteklemek ve bankalara likidite yönetiminde esneklik sağlamak” olarak belirtti.

Bu tür bir açıklama, kur hareketinin bir likidite krizine dönüşmesini önlemek amacıyla piyasadaki likiditenin bollaştırılması şeklinde bir anlam içeriyor. Ancak benim düşüncem, likidite ihtiyacının geçici olarak yükseldiği bu gibi durumlarda ZK oranını düşürmek yerine Merkez’den sağlanacak borçlanmanın kolaylaştırılmasının daha uygun olduğu şeklinde. Keza Merkez de 13 Ağustos’ta bankaların Merkez’den sınırsız borçlanabileceğini duyurdu ve bu hafta likidite ihtiyacının azaldığını düşünmüş olsa gerek ki borçlanmaya sınır getirdi.

ZK oranı daha uzun vadeli ve hantal bir bir politika adımı. Haftalık ya da aylık olarak değiştirilmesi uygun değil. Dolayısıyla, bu araç devreye sokulurken yapılan açıklama kafa karıştırıcıydı. Bununla birlikte, mevcut şartlarda ZK oranında yapılan değişikliğin Merkez’in resmi açıklaması ötesinde faydaları olmayabilir.

Hatırlanacak olursa, 2010 sonrası bol likidite girişi olduğu dönemde Merkez sıcak para girişini sınırlandırmak amacıyla politika faizini düşük tutarken, iç talebi dizginlemek amacıyla ZK oranlarını artırmış ve bu şekilde iç ve dış dengeleri aynı anda kontrol altına almayı hedeflemişti.

Haberin Devamı

Merkez’den bir grup iktisatçıyla yapmış olduğumuz çalışmada ZK oranlarının yükseltilmesinin likidite ihtiyacını artırmak suretiyle kredi arzını yavaşlattığını göstermiştik. Şu anda atılan adım bunun tam tersi şekilde ZK oranını azaltarak yavaşlayan kredi arzını artırıcı bir etki yaratacaktır.

İçeride yavaşlayan talep bu şekilde desteklenirken, politika faizinin düşürülmemesi ve bilakis üst banttan yapılan fonlamayla örtük bir faiz artırımına gidilmesi kur riskine karşı çok zayıf ancak doğru yönde atılmış bir faiz adımı olarak yorumlanabilir.

Merkez’in ZK adımı sonrası bu tür bir açıklama yapılmalıydı. Çünkü piyasaların Merkez’in aktif bir şekilde kur krizini bertaraf etmek için çözüm ürettiğine, beklenen agresif faiz artışına gitmiyorsa da bunun arkasında yatan bir planı olduğunu görmeye şiddetle ihtiyacı var.