Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni yasama yılının açılış oturumlarında yaptığı konuşmalarda dürüst ve saygılı siyaset, demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü ve bunlara atıfla Türkiye’nin AB perspektifine her zaman vurgu yapmıştır. Bu yıl da aynısı oldu.
Ancak, itiraf etmeliyiz ki, geçmişte sözleri genellikle boşa gitti. AKP iktidarı ne Gül’ün telkin ettiği “ileri demokrasi”nin gereği olan adımları attı, ne de Meclis’teki gücünü kullanarak, hukuk açısından tartışmalı olan gelişmeleri gidermek için harekete geçti.
Gül’ün “AB perspektifine ve bununla gelen değerlere sarılın” anlamındaki telkinlerinin boşa gitmesi bir yana, pazar günkü AKP kongresinde de görüldüğü gibi, hükümet Türkiye’nin uluslararası düzeydeki geleneksel yönelişlerini değiştirme çabalarını da sürdürdü.
Özetle, Türkiye’nin bugünkü haline bakıp, “çağdaş uygarlığı” hedef almış ve Batı’da vücut bulmuş olan kapsayıcı evrensel değerleri oturtmak için gayret eden bir ülke olduğumuzu söylemek zor. Baktığımızda daha çok, yüzünü “İslami Doğu’ya” çevirme gayretinde olan, ayrıca dine dayalı muhafazakar bakış açıları ile yaşam tarzlarının oturtulmaya çalışıldığı bir Türkiye görüyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın AKP kongresinde yinelediği “herkesin hükümetiyiz, ayrım yapmayacağız” vaadi ise, özellikle de seçim gecesinde yaptığı balkon konuşmasında verdiği aynı sözün havada kalmasından sonra, pek ikna edici değildi açıkçası.
Nitekim Gül’ün “tutuklu vekillerin yeri Meclis’tir” şeklindeki demokratik çıkışına anında, “ben farklı düşünüyorum” diyerek yanıt vermesi, Erdoğan’ın “demokratik kalbinin” nerede durduğunu sergilemesi açısından da manidardır.
Bu arada Erdoğan’ın Gül ile Cumhurbaşkanlık sistemi veya BDP’li milletvekillerin dokunulmazlığının kaldırılması gibi konularda da hemfikir olmadığına dair somut işaretler artıyor. Gül’ün, Anayasa’dan söz ederken, “kimsenin kendisini dışlanmış hissetmeyeceği yeni bir vatandaşlık mukavelesini gerçekleştirmeliyiz” sözü de bu açıdan dikkat çekiciydi.
Bunun, Erdoğan’ın yeni Anayasa konusunda “Meclis’teki herkesle olmuyorsa, o zaman kiminle oluyorsa onlarla yaparız” anlamına gelen “dışlayıcı” sözleriyle çeliştiği ortada.
Gül’ün basın ve ifade özgürlüğüne yaptığı güçlü vurgunun da Erdoğan’ın çok hoşuna gidecek nitelikte olmadığı malum.
Siyaseten eski “yoldaş” olmaları nedeniyle birbirlerine zarar vermemeye her zaman itina göstermiş olsalar da, Gül ile Erdoğan arasında Türkiye’nin geleceği açısından hayati konularda belirginleşmeye başlayan farklılıklar ülkemiz için hayırlıdır.
AKP dışından gelen Gül’ünkine benzer telkinlerin, Erdoğan’a eleştirel nesnellikten uzak ve adeta köreltici bir hayranlıkla kitlenmiş olan kitleler üzerinde bir etki yaratmadığı ortada.
Fakat söz konusu telkinlerin AKP kökenli Gül’den gelmesinin fark yaratacağı da kesin.
Ancak, burada bir hususun büyük bir önemi var.
Gül’ün, özellikle de her açıdan kritik bir yıl olacağı anlaşılan 2014’e doğru, bu mesajlarını kararlılıkla vermeye devam etmesi ve Anayasa’nın kendisine verdiği gücü kullanarak sözlerinin arkasında durması gerekiyor.
Yoksa Gül’ün, “TBMM’de söyleyeceğimi söyledim” edasıyla geri çekilmesi, kendi sözlerinden çok önemsediğini anladığımız Türk demokrasisine çok fazla katkıda bulunmayacaktır. Sonuç itibariyle demokrasiler aynı zamanda seçmene güçlü alternatifler sunabilen rejimlerdir.
Yaşı gereğince siyaseten önü uzun yıllar açık kalacak olan Gül’ün bu açıdan görevi ve sorumluluğu büyüktür. Gül’ün “siyasi” veya “ideolojik dayanışma” ruhu adına bu sorumluluktan kaçınması Türkiye için bir kayıp olacaktır. Gül’ün Türkiye vizyonu Erdoğan’ın vizyonu ile uyumlu değilse, TBMM konuşmalarında da dile getirdiği evrensel değerler doğrultusunda bunun gereğini yerine getirmesi gerekiyor.
Daha da açık konuşup şunu vurgulamak gerekiyor: Demokrasiyi ilgilendiren temel konularda farklı düşündüğü otoriter eğilimli ve hırçın yapılı birisinin, üstelik artan yetkilerle donatılmış bir şekilde, cumhurbaşkanlığına çıkmasına yardımcı olmak, Gül için, özellikle de açıkladığı demokratik inançları ışığında, tutarsızlık olacaktır.