Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in bugün Ankara’ya yapacağı ziyaretle gözler tekrar Türk-Rus ilişkilerine dönecek. Son yazımızda, bu ziyaretin en önemli gündem maddeleri arasında yer alacağı anlaşılan enerji alanındaki rekabet/işbirliği meselesine bakmıştık. Bugün ise iki ülkeyi ilgilendiren bazı siyasi meseleleri ele alacağız.
Bunların başında kuşkusuz Güney Kafkasya’daki durum geliyor. Rusya ile Gürcistan arasındaki tansiyonun son günlerde yeniden yükseldiği görülüyor. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Tiflis’e yaptığı ziyaret sırasında sarf ettiği sözler ise tansiyonu besleyen faktörler arasında yer alıyor.
Hem Gürcistan ve ABD’yi hem de Rusya ile olan ilişkilerini kollayan Türkiye, bu konuda ihtiyatlı bir politika izliyor. Güney Kafkasya için önerdiği ve Ankara’yı “taraf tutma” sorumluluğundan kurtaran “istikrar için işbirliği platformu” ise hâlâ masada duruyor.

Çözümsüzlük işine geliyor
Moskova, ABD’nin soğuk baktığı bu öneriye ilgi gösterdiyse de, bunu ilerletmek için herhangi bir çaba sarf etmiş değil. Ancak, Putin ile yapılacak görüşmelerde konunun, sadece Gürcistan bağlamında değil, aynı zamanda Azeri-Ermeni çatışması ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşma arayışları bağlamında da gündeme gelmesi bekleniyor.
Bu arada, Moskova’nın aktif bir rol üstlendiği Karabağ sorununa çözüm arayışları konusunun ele alınması da bekleniyor. Türkiye bu sorunun çözülmesiyle bölgedeki istikrarın artacağına ve Erivan ile ilişkilerindeki tıkanıklığın önemli bir nedeninin kalkacağına inanıyor.
Bazı diplomatik gözlemciler ise Moskova’nın bu sorunun çözümü konusundaki samimiyetini sorguluyorlar. Ermenistan ile Azerbaycan’ın yanı sıra, Ermenistan ile Türkiye’nin uzlaşmalarının bölgedeki Rus etkisini azaltacağını savunan bu gözlemcilere göre, mevcut çözümsüzlük durumu aslında Moskova’nın işine geliyor.

İran konusunda yakın görüşler
Rus tarafı ise bu savı reddediyor. Kafkasya’nın istikrara kavuşmasının Rusya için de iyi olacağını savunuyor. Ancak varılacak çözümün, bölgede ABD etkisini artıracak bir çözüm olmasını istemiyor. Bu nedenle de hem Gürcistan’ın NATO üyesi olmasına hem de ABD’nin Karadeniz’de kalıcı bir askeri varlık sağlamasını karşı çıkıyor.
İşin ilginç yanı ise, NATO üyesi olmasına rağmen, Türkiye’nin de ABD’nin Karadeniz’de üsler edinmesine karşı çıkıyor olması. Gürcistan krizi sırasında ABD savaş gemilerine sağladığı kontrollü geçiş hakkı da bunu göstermişti. Ankara’nın Montrö Antlaşması’nı “stratejik müttefiki” ABD için esnetmeyi hiçbir şekilde kabul etmemesi Moskova’da takdir toplamıştı.
Ankara ile Moskova’nın İran konusunda da yakın görüşleri var. İran’ın barışçı amaçlı nükleer enerji üretme hakkı olduğunu savunmalarının yanı sıra, ABD’nin Tahran’ı ambargolar yoluyla tecrit etmeye çalışmasına karşı çıkıyorlar. Bu sorunun diyalog yoluyla çözülmesini istiyorlar.

Kıbrıs’ta Rum yanlısı siyaset
Şincan konusundaysa Rusya, Pekin’i destekliyor. Doğu Türkistan’daki olayları “Çin’in iç işi” olarak görüyor ve dış müdahaleye karşı çıkıyor. Moskova’nın buradaki kaygısı, ileride kendisine karşı kullanılacak emsallerin ortaya çıkmasını engellemek. Moskova ayrıca, Pekin gibi, İslami köktendinciliği bir tehdit olarak görüyor.
Kıbrıs konusundaysa Moskova Rum yanlısı bir tutum sergiliyor. Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, 2003’teki referandumlarla sonuçlanan başarısız süreç çerçevesinde Rumları eleştiren raporunun Moskova tarafından bloke edilmesi de bundan kaynaklanıyor.
Hem enerji dosyası hem bu siyasi konular Putin’in ziyareti sırasında ele alınabilecek gündem maddeleri listesinin bir hayli yüklü olduğunu ortaya koyuyor. Bu kadar konunun günübirlik bir ziyarete nasıl sığdırıldığına gelince, bunu yapılacak ortak açıklamalarda göreceğiz.