Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’nın Suriye krizi karşısında takındığı ve artık yerli ve yabancı gözlemciler tarafından “Sünni yanlısı” olarak tanımlanan genel tutumu, Ortadoğu’daki Şiilerin Türkiye’ye karşı öfkelerini de arttırıyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Erbil’e yaptığı ve oradan da sürpriz bir şekilde Kerkük’e geçtiği ziyaret hakkında Bağdat’taki Şii ağırlıklı Maliki yönetimi tarafından yapılan sert açıklamayı da bu çerçeveden soyutlamak mümkün değil.
Irak Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Türkiye’ye yöneltilen “içişlerine karışma” suçlanması aslında yeni değil. Kendisi de Şii olan Başbakan Maliki bunu geçmişte birkaç kez tekrarladı.

Şiilerin Haşimi öfkesi
Ankara’nın, Şiilere karşı “ölüm mangaları” kurmakla suçlanan ve bu nedenle Maliki yönetimi tarafından yargılanmak için aranan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi’ye kanat germesi ise, Şiilerin Türkiye’ye duydukları öfkeyi iyice körüklüyor.
Bu öfkenin, özellikle Ankara’nın Suriye krizindeki tutumu bağlamında İran’da da artmakta olduğu görülüyor. Tahran resmi söyleminde Türkiye’ye karşı ihtiyatlı bir dil kullansa da, “kendi adlarına konuştukları” belirtilen İranlı askeri yetkililerle siyasetçilerin sözleri Ankara’ya karşı duyulan hoşnutsuzluğu açığa vuruyor.
Bu arada İran’ı takip edenler, İran medyasında, “ABD ve Siyonist İsrail adına hareket eden ülke” olarak lanse edilen Türkiye’ye karşı her türlü iddia ile bezenmiş yoğun bir propaganda kampanyasının sürdüğünü de görüyorlardır.
Bunun çarpıcı son örneklerinden birini, İran’ın İngilizce haber kanalı olan “Press TV”de 1 Ağustos’ta yayınlanan ve Türkiye’nin Suriye politikasının tartışıldığı “News Analysis” (Haber Analizi) programı sağladı.

‘Baş düşman Türkiye’
Tartışmadan önce, Khosro Mahmudi adlı muhabir tarafından “Baş düşman Türkiye” (Archenemy Turkey) başlığı ile hazırlanan haber paketini görmek isteyenler Press TV’nin internet sitesinden izleyebilirler.
Haberde, Suriyeli muhalifleri silahlandırıp eğittiği savunulan Türkiye’nin, ABD ve İsrail istihbaratının Suriye’deki faaliyetlerine de geçit sağladığı iddia ediliyor. Dahası, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, “Suriye’nin geleceğinin Türkiye tarafından tayin edileceğini” söylediği de belirtilerek, TSK’nın Suriye sınırındaki tedbirleri de “tahrik edici” olarak değerlendiriliyor.
İran hükümeti yetkililerine ve özellikle de Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’ye soracak olsanız, kuşkusuz, “Tahran’ı bağlamayan bağımsız bir haber kanalında çıkan haberden söz ettiğinize” dair bir yanıt alırsınız.
Ancak, medyanın İran’da bağımsız olmadığı bilindiği gibi, Press TV’de söylenenlerin, ayrıca, bir diğer örnek verecek olursak, Fars News Agency (FNA) ajansı tarafından yazılanların, İranlı siyasetçilerce de tekrarlanıyor olması manidar.
Diplomasinin inceliklerine aşina olan Tahran yönetimi elbette ki çıkarları uğruna Ankara ile kavga istemiyor. Bu nedenle de Maliki yönetimine oranla daha ihtiyatlı davranıyor. Ama bu İran üzerinden yapılan propaganda sayesinde Ortadoğu Şiileri arasında Türkiye’ye duyulan öfkenin, hatta düşmanlığın, artmasını engellemiyor.

Davutoğlu’nun sözleri yetmez
Gerçi Dışişleri Bakanı Davutoğlu, mezhep eksenli politika gütmediklerini ve Suriye’deki Alevileri de korumaya hazır olduklarını söyledi. Ancak bu sözlerin Türkiye aleyhine gelişen algıyı gidermeye yetmediği ortada.
Bu arada AKP yönetiminin, Körfez ülkelerinden Irak’a kadar yayılmış olan ve sayıları hiç de az olmayan Şii ve Alevi unsurlarla ilişkileri geliştirmek üzere bugüne kadar ciddi adımlar attığı da pek söylenemez.
Tam aksine, Ankara’nın attığı adımlar Şiiler arasında “Sünniler üzerinden bölgeye müdahale etme ve mezhep bazında karışıklık yaratma çabaları” olarak algılanmaya devam ediyor.
Bunun ise, hâlâ “bölgesel oyuncu” olma sevdasıyla yaşayan AKP iktidarını bir yana bırakın, Türkiye’nin Ortadoğu’daki itibarı ve etkinliği açısından çok da olumlu bir durum olduğu söylenemez.
Bu nedenle Ankara’nın, Türkiye’nin Ortadoğu’daki itibarı ve çıkarları açısından, bir an evvel mezhepsel eğilimlerden sıyrılarak Şiilerle köprüler kurması gerekiyor.