Serkan Ünsal

Serkan Ünsal

serkan@serkanunsal.com

Tüm Yazıları

Bu haftanın en önemli konusu TÜBİTAK’ın yeni fonlarla ilgili açıklaması oldu. Daha önceki yazılarımda anlatmıştım “yeni fonlar” geliyor diye. Konunun tarihçesini aktarırsak fon kurmak isteyen yatırımcılar ve yatırımcı adayları teknopark ve teknoloji transfer ofislerini (TTO) de yanına alarak TÜBİTAK ve Hazine’nin desteğini istemişlerdi. Geçtiğimiz haftalarda TÜBİTAK değerlendirmeleri tamamlanan süreç sonunda bu hafta TÜBİTAK 10 fon adayına destek olacağını açıkladı. 500 Istanbul, Actus-Addwise TechOne, Angelfund, Arz Portföy, Boğaziçi Ventures, Idacapital, Collective Spark, DCP, Mükafat PYŞ, Pharmamed gibi (fon isimleri ileride farklı olabilir) fonlar teknoparkları, TTO’ları da yanına alarak bu sürecin ilk kısmını tamamlamış oldular. Bundan sonraki süreç Hazine’nin değerlendirmeleri olacak gibi gözüküyor.

Haberin Devamı

Kurulacak olan bu fonların üç temel faydası olacak.

- Birincisi yatırım anlamında 2017’nin çok gerisinde kalan 2018 yılından sonra, 2019 yılı tekrar hareketlenme yılı olacak. Yani tekrar yatırımcı bolluğu yaşayacağız. Yapılan açıklamaya baktığımızda “100 Milyon TL’lik bütçe ayrılan TÜBİTAK Tech-InvesTR çağrısı kapsamında bu tutara ek olarak fonlara katılacak Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Teknoloji Transfer Ofisleri ve Araştırma Altyapılarından yaklaşık 112 Milyon TL, üçüncü taraf ulusal ve uluslararası kurumsal ve bireysel özel yatırımcılardan yaklaşık 750 Milyon TL olmak üzere toplam 862 Milyon TL’lik ekstra kaynağın yaratılması beklenmektedir. Kurulacak fonların Hazine ve Maliye Bakanlığının katkısı ile birlikte ilk kapanışta yaklaşık 980 Milyon TL, son kapanışta da yaklaşık 1 Milyar 800 Milyon TL’ye ulaşması hedeflenmektedir.” denilmiş. Bu miktar girişimciler için gelmiş geçmiş en büyük kaynak anlamına geliyor. Kısacası 2019 senesi Türkiye'de girişimci olmanın tam sırası gibi görünüyor.

- İkincisi üniversite teknoloji transfer ofisleri teknoparklar yatırım konularına ısınmış olacaklar ve yatırımcı şapkası takmayı öğrenmiş olacaklar. Bundan 5-6 yıl sonra kendi bünyesindeki doğru girişimleri fonlayabilen teknoparklar, akademisyenlerin doğru projelerini fonlayabilen teknoloji transfer ofisleri görebiliriz. Bu model zaten birçok ülkede hali hazırda uygulanıyor ve Üniversiteler TTO'larla bağlantılı olan bu fonlardan ciddi oranda gelir sağlayabiliyorlar.

Haberin Devamı

- Üçüncüsü ise devlet teşviği alan girişimler daha kolay yatırım bulabileceği için devlet teşviği alıp büyümeye devam eden girişim sayısı artacak ve teşvikler boşa gitmemiş olacak. Yani teşvik alanların sürdürülebilirlik oranları artmış olacak.

Dikkat edilmesi gereken nokta ise bu 10 fonun hiçbirinin birbiriyle yarışmaması, birbirlerinin ayaklarına basmaması gerekiyor. Bu fonlar ne kadar birbirlerini tamamlayıcı, destekleyici olursa o kadar başarı oranı artacaktır. Her birinin tüm sektörlere hizmet etmemesi, belli dikeylere daha çok odaklanması, farklı yatırım aşamalarına odaklanması şart. Yani hepsi “100 bin dolar yatırım ortalaması ile tüm teknolojileri girişimlerine yatırım yapacağız” diyorsa bu ekosistem için kötü. Bu fonların bazılarının çok erken aşama, bazılarının biraz daha erken aşamanın son evrelerinde devreye girmesi şart. Daha önceki yazılarımda da söylediğim gibi yatırım işi farklı seviyeleri olan bir oyun gibi. Her seviyede birileri olması gerekiyor. Tabi her seviyenin şartlarını da sağlaması gereken bir çok girişim olması gerekiyor. Bunlar gerçekleştirilirse girişim ekosistemimizi güzel günler bekliyor diyebiliriz. Bir önceki yazımdaki tohumdan Seri A 'ya geçen girişim oranlarını düşünecek olursak bu fonlar tohum aşamasından Seri A aşamasına geçecek olan girişimlerin oranlarını da arttıracaktır diye tahmin ediyorum.

Haberin Devamı

Dikeyleşmeye ek olarak yatırım takımlarının deneyimleri de oldukça önemli; Çünkü bu fonların başarıları hem TÜBITAK için hem de Hazine için bir sonraki kurulacak Fonların Fonu mekanizması için örnek teşkil ediyor olacak. Buna ilave olarak girişimcilerle çalışma tecrübesi olan, girişimlere yatırım yapmış, teknoloji ve girişimci değerlendirme tecrübesi olan hatta kendi girişimini satıp çıkış yapmış kişileri fon takımı içinde bulunduran fonlar girişimciler için de ilk tercih sebebi olacaktır.

Buradaki tek dezavantajlı olarak görünen taraf, teknolojik inovasyon yapmayan ama iş modeli inovasyonu yapan girişimler için gibi gözüküyor. TÜBİTAK teknolojik inovasyona erken aşamada yatırım yapılmasını istediği için fona katılan kuruluşlara bu konuda küçük bir kısıt getirmiş. Eğer girişiminizde teknolojik yenilik yok ise ve bu fonlardan yatırım alıyorsanız fona yatırım yapan teknopark ve teknoloji transfer ofisleri TÜBİTAK'tan destek alamayabilir. Yani Yemeksepeti bugün kurulsaydı yine bu fonlardan yatırım alamayabilir gibi gözüküyor. Yatırım alsa bile üniversiteler TÜBİTAK'tan bu girişime yaptığı yatırım için hibe alamıyor, bu da yukarıda adı geçen fonların bu tip girişimlere yatırım yapma motivasyonunu düşürecektir. TÜBİTAK her girişim yatırımını bir proje başvurusu gibi düşünüp, her yatırım fırsatı geldiğinde tek tek değerlendirme yapacak. Uygun bulunursa o paranın %55'ini TÜBİTAK teknopark veya ilgili teknoloji transfer ofisine geri verecek. Bu açıdan bakılırsa teknopark ve teknoloji transfer ofisleri oldukça avantajlı.

Son bir noktada da daha önceden teşvik almış girişimlerle ilgili. Teşvik almış ve yatırım alabilecek büyüme oranlarına sahip girişimlerin oluşturduğu havuz ne kadar büyük, bu havuzdakilerin kaçı yatırım alırsa çok iyi bir yerlere gelir bilmiyoruz, bunu zamanla göreceğiz. O yüzden en büyük görev yine girişimcilere düşüyor. Büyümezseniz yatırım alamazsınız, yatırım alamazsanız da ya çok yavaş büyürsünüz ya kapanırsınız ya da bir gün büyük bir global bir şirket gelir ve sizi ezip geçer.