Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Daha önce de Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’ye çağrıda bulunduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, seçim konusunda “CHP, MHP, Ak Parti birlikte genel başkanlar oturup konuşabiliriz” dedi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı’na önceki gün iade etmesinin hemen ardından dün gazetelerin Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Davutoğlu, Çankaya Köşkü’ndeki kahvaltılı toplantıda olası seçim hükümetinin nasıl işleyeceğinden, Ak Parti’deki 3 dönem tartışmasına kadar gündemdeki başlıklarla ilgili sorularımızı yanıtladı. Davutoğlu, şunları söyledi:
SEÇENEKLER TÜKETİLMİŞTİ: Churchill’in çok sevdiğim bir sözü vardır. Bu bir son değildir, sonun başlangıcı da değildir başlangıcın sonudur. Her gelinen aşamada yeni bir başlangıç yapma imkanı, fırsatı vardır, bugün yaşadığımız süreç de böyle bir süreç. Türkiye demokrasi tarihinin belki de en kritik aritmetiklerinden biriyle karşı karşıya kaldı. Cumhurbaşkanımıza ben ‘olmuyor’ diye ilk tur sonunda iade etseydim siyasi tablo Türkiye’de farklı olur muydu? Ak Parti dışındaki bütün seçenekler tüketilmişti.
CHP İLE MÜZAKERE DEĞİLDİ: Yalnız CHP ile yapılan koalisyon müzakeresi değildi. Sayın Kılıçdaroğlu’yla ilk görüşmede karşılıklı vardığımız sonuç uzun dönem bir koalisyon için özellikle dış politika, eğitim belli alanlardaki anlaşmazlıklarla zeminin zor olduğuydu.
TELAFİ EDİLEMEZDİ: Biz uzun dönemli koalisyon diye yola çıkıp birkaç ay sonra koalisyon bir bunalımla karşılaşsaydı ülke çok daha farklı bu sefer telafi edilemez zararla karşı karşıya kalabilirdi. Sayın Bahçeli’yle de görüşmemde, ‘Cumhurbaşkanlığı makamını koalisyon görüşmelerinin bir parçası kılmam, kılınmasına da izin vermem’ dedim. Çünkü Cumhurbaşkanlığı siyasi bir müzakere makamı değildir. Cumhurbaşkanımızı da devlet ahlakım, siyasi ahlakım ve şahsi ahlakım bakımından bir müzakere konusu yapmam.
İMRALI İLE BAHÇELİ KOALİSYONDAYKEN DE GÖRÜŞÜLÜYORDU: Silahların bırakılması yönünde yürütülen müzakereler ise İmralı’yla da, değişik heyetlerle de devlet kurumlarının yürüttüğü müzakereler bizden önce de vardı. Sayın Bahçeli’nin içinde bulunduğu koalisyon döneminde de vardı. Hep ola geldi, bu yeni başlamış bir şey değil. 17-25 Aralık bizim için darbe teşebbüsüdür dedim.
ARALARINDA KIRMIZI HAT VAR: Son dönemde DHKP-C’nin Kandil’de eğitim aldığına dair elimizde çok kuvvetli istihbarat var. Yani bu örgütler neredeyse görünmez kırmızı telefonlarla birbirleriyle irtibatlıymış gibi birbirleriyle savaşsalar dahi, Türkiye’nin huzurunu bozmak için görünmez bir kırmızı hat var aralarında. Aynı anda harekete geçtiler, biz de aynı anda Türkiye’nin kudretini gösterdik. Bu mücadele sürecek. Şehir yapılanmalarına dönük operasyonlar devam edecek. Özerklik ilanı gibi tavırlar içine girilmesine de izin vermeyiz. Başka yollara tevessül edenlere yasal işlem başlatırız. Kırsalın, terör örgütlerinin propaganda yerleri olarak düşünülmesine izin vermeyiz. Kırsal alanda da terör örgütüne karşı mücadelemiz devam edecek ta ki kamu düzeni şehirde, kırsal alanda her yerde sağlanana kadar.
CUMHURBAŞKANLIĞI TARTIŞMASI YORDU: Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili tartışmaları özellikle muhalefetin sürekli gündemde tutması artık toplumumuzu yordu. Önümüzdeki seçim için de kastediyorum. Sayın Bahçeli’ye de açıkça ifade ettim. Türkiye’deki sistem parlamenter sistem değil. Öyle bir intiba veriliyor ki sanki parlamenter sistem var da sistemden sapma var. Geçmişte Cumhurbaşkanlığı makamıyla başbakanlık makamı arasında hep bir gerilim yaşandı. Bütün bu geçmişe hiç atıfta bulunmadan sadece cumhurbaşkanımızın şimdi açtığı bir tartışma diye bakarsak cumhurbaşkanımıza da haksızlık edilir.
BU ANAYASAYA BAĞLIYIZ: Kimse bunu cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık arasındaki bir mesele olarak yansıtmasın. Muhataplarıma da söyledim. Cumhurbaşkanımızı, beni tahrik ederek. Sayın Bahçeli’ye de tebessümle açık şekilde söyledim. Bütün ifadeler benim durumumda sadece tebessüm ile karşılandı. Yani vesayetten kurtulsun da gelsin gibi vs. Eteğimizdeki taşları dökmemiz, başkanlık sistemini şu yönleri iyidir, parlamenter sistemi savunanlar onu savunsunlar, sonuçta bir çözüm bulalım. Ülkemdir benim için önemli olan. Ama ne olursa olsun sayın cumhurbaşkanımızı da beni de bağlayan şey şu anki anayasal düzendir. Cumhurbaşkanımızın da bundan farklı bir kanaat serdettiği kanaatini hiçbir zaman düşünmedim.
MESELE ZİHNİMİ MEŞGUL ETMİYOR: (Cumhurbaşkanının fiilen sistemin değiştiği açıklamaları) Cumhurbaşkanlığı makamı üzerine tartışmalarla uğraşmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Koalisyon kuracağız cumhurbaşkanının makamı tartışılıyor. 7 Haziran’dan itibaren üç şey vardı. Bir; terörle mücadele. İki; ekonominin herhangi bir krize girmemesi. Üç; hükümet kurulması, olmuyorsa seçime gidilmesi. Yani bu üç mesele dışındaki mesele benim zihnimi meşgul etmiyor. Cumhurbaşkanımızın anayasal çizgiye saygı göstermesini beklediğini söyleyenlerin de anayasal çizgiye saygı göstermesi lazım.
‘Siyasal takvim var’
SEÇİM TARİHİ EKİM SONU-KASIM BAŞI: (Seçim ne zaman yapılacak) YSK bakacak ama 25 Ekim, 1 Kasım, 8 Kasım, 15 Kasım yani bunlar olabilecek tarihler. Daha ileriye gitmesi durumunda iklim şartları zorlar, ama tabi bir de siyasal takvim var.
‘İsimleri Başbakan belirler’
5 GÜN DAHA VAR: (Geçiş hükümeti nasıl kurulacak) Hala daha 5 gün var, Cumhurbaşkanımızın takdiri. Cumhurbaşkanımız takdirini kullanıp erken seçim dediğinde sonra Meclis Başkanımızla istişare edecek, dağılım belli olacak. Şu partiye şu kadar, bu partiye bu kadar. İlk defa olacağı için hukuki tartışmalar olabilir. Sonra görevlendirilen Başbakan tek tek isimleri tespit edileceklere, teklif edecek, onların kabul etmesi durumunda Cumhurbaşkanımıza arz edilecek bu liste. O andan itibaren Cumhurbaşkanının arzındadır. (Siz mi bakanları belirleyeceksiniz) Yani anayasa öyle diyor. Ama nasıl olacağını tabi o gün o usul içinde düşünürüz. Ama anayasa tarifi o. Yani teklif edilen kişi diyor, reddederse o zaman kişiye teklif gibi oluyor. Ama bunlar dediğim gibi şimdiden böyle çok kati şeyler söyleyip bağlamak istemem.
Nihayet benim anayasadan çıkardığım bu arkadaşlarla. Eğer birisi veya bir parti ben girmiyorum dediğinde de onun yerine yine Başbakanın takdirinde isimler atanır diyor. Güvenoyu yok, ondan sonra seçim süreci başlar. Önemli olan oradaki 2,5-3 ay görev yapacak bu hükümetin uyumlu bir hükümet olması. Benim de böyle bir görevlendirme şartları ortaya çıkması durumunda göz önüne alacağım şey ehliyet, liyakat ve uyumdur. Davutoğlu kendine yeni bir rol biçti bir de hükümet kuruyor demesin kimse. Bunları söylemek için erken. Daha beş gün var. Cumhurbaşkanımız erken seçimi takdir edecek mi? Ama ben 23 Ağustos’tan önce bu sorunun parti genel başkanları tarafından Meclis’te çözülmesini daha doğru bulurdum.
3 LİDER HALA KONUŞABİLİR: Daha önce de çağrıda bulundum. Kılıçdaroğlu ve Bahçeli üçümüz oturalım bu meseleyi seçime gideceksek en uygunu Meclis’in kendisi karar alarak, yani bir Meclis Cumhurbaşkanını böyle bir karar almaya zorlanmamalıydı onu ifade edeyim. Cumhurbaşkanını böyle bir denklemle karşı karşıya bırakmamalıydık. Hala ben bu kapıyı açık bırakmaya taraftarım. Eğer tekrar görüşlerini gözden geçirirlerse seçime gitme noktasında kurulacak seçim hükümetleriyle ilgili rezervlerini CHP, MHP, Ak Parti birlikte genel başkanlar oturup konuşabiliriz ve Cumhurbaşkanımızı böyle bir kararla karşı karşıya bırakmamak için bir yol bulunabilir mi? Ama o kadar net bir tavır gördüm ki katı MHP tarafında, öbür tarafta CHP’de. Mecburen görevi iade ettim.
KAMU DÜZENİ ÜZERİNDEN MÜZAKERE YAPMAYIZ: (PKK’nın taktiksel olarak seçimden önce ateşkesi durumunda operasyonlar devam eder mi?) Bizim için kamu düzeninin alternatifi yoktur. Müzakere konusu da yapılamaz. Türkiye’nin siyasi düzeniyle ilgili yeni bir şey olacaksa mecliste olur. Kimse seçime giderken kamu düzeni üzerinden bir müzakere yürüteceğimiz vehmine kapılmasın. Seçime gideceğiz dolayısıyla şuradaki silahlı grupların mevcudiyetine siz de göz yumun gibi bir yaklaşım benimsemeyiz.
Kim suçlayabilir?
HDP’Yİ BİZ SEÇMEDİK: (HDP’nin kabinede yer alacak olması) Her şey kamuoyu önünde cereyan etti. Bu durumda kim bizi suçlayabilir? Herkes Sayın Cumhurbaşkanımızı da bizleri de anayasaya uymaya davet ediyor. Cumhurbaşkanımız anayasaya uyarak anayasal sınırlar içinde bir karar aldığında kim suçlayabilir HDP’yi hükümete soktun ya da sokmadın diye. Sayın Bahçeli anayasal çizgide davransın Cumhurbaşkanı diyordu. İşte anayasal çizgide davranacak mecburen. Herhalde Cumhurbaşkanımız da böyle bir şeyi arzu etmezdi. Burada bir polemik konusu bile olacağını zannetmiyorum. Bunun müsebbibinin kimler olduğu aşikardır. Anayasa partilerden bakanlar olacak diyorsa biz de herhalde dışına çıkamayız. HDP’nin söylemlerine karşı olabiliriz. Son derece yıkıcı bir tutum sergilemişlerdir. Ama HDP’ye oy vermiş seçmene saygımız vardır. HDP’yi meclise biz getirmedik. Hükümet çıkmamasının sorumlusu biz değiliz.
‘Benim kongre kaygım yok’
İKİ MESAJ VERDİK: (3 dönem kuralı esneyecek mi?) Eğer kongreyi ertelemiş olsak Ak Parti içinde ya da Türkiye’de olağandışı bir atmosfer varmış sonucu çıkabilirdi. İki, şöyle yaydılar yine benim üzerimde çocukça bir psikolojik baskı oluşturmak için. Ne kadar dirençli olduğumu herkes bilir. ‘Efendim, Davutoğlu’nun kaygısı kongreye başbakan olarak gitmek, koalisyona mahkum, Davutoğlu koalisyonu istiyor, Cumhurbaşkanı istemiyor.’ Sanki kongreden bir olumlu netice çıkarabilmem için başbakan olarak gitme ihtiyacım var iddiasıyla. Aldığımız kararla iki mesajı vermiş olduk. Bir, Ak Parti’de, Türkiye’de de olduğu gibi olağandışı bir durum yoktur. İki, AK Parti, sağlam bir siyasi ahlak zemini olan bir partidir. Benim bir kongre kaygım yok. Ola ki başka bir arkadaş da aday olmak isterse bu da onun en doğal hakkıdır. Kim olursa olsun.
3 DÖNEM NEDENİYLE KİMSE DEVREDIŞI KALMAYACAK: 25. dönemle birlikte 3 dönem yasağı kalkmış olan, ara vermiş arkadaşlar var. Bir de daha bu kısa dönem dolayısıyla 3. döneme girenler var. Yarın (bugün) MYK toplantısı var. Sonra da bir tüzük değişikliği komisyonu oluşturup nasıl ele alınacağını konuşacağız. Benim zihnimde bir model var ama bunu kurullarla tartışa tartışa olgunlaştırmak lazım. Kimsenin devre dışında kalmayacağı ve insan kaynağını en çeşitli bir şekilde tutabilecek, kimseyi potanın dışında bırakmayacak bir formül üzerinde düşünüyorum. Yani onlar için (3 dönemlik 70 ismi kastederek) bir yasak kalmayacak. Ama diğerleri (3. dönemi bu dönem dolanları kastederek) için de olmayacak.
CUMHURBAŞKAN-LIĞI MAKAMI, SEÇİM KAMPANYALARININ DIŞINDA OLMALI: (Cumhurbaşkanının oy oranını beğenmediği, koalisyonu engellediği iddiaları var. Her şeyi yaptınız mı?) Kesinlikle. Gönlüm gayet müsterih. Görevimi yaptım, iade ettim ve önüme bu sefer diğer konuları aldım ona bakıyorum. Arkada bütün ihtimalleri tüketmeden görevi iade etmezdim. Seçim döneminde herkes millete ne vaat ediyorsa onu söylesin. Son dönemde Sayın Kılıçdaroğlu daha dengeli bir şey kullanıyor Cumhurbaşkanlığı makamıyla ilgili. Herkesin sorumluluğu Cumhurbaşkanlığı makamını bu tartışmanın dışında tutmak. Biz böyle yapacağız.