Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ak Parti hükümetleri uzun yıllardır Alevilerle ilgili sorunlar üzerinde duruyor.
Bu amaçla, özellikle 2007 sonrasında defalarca toplantılar yapıldı, Alevi çalıştayları düzenlendi, raporlar hazırlandı.
Ancak yapısal hale gelmiş sorunlarla ilgili kalıcı çözüm üretecek adımlar atılamaması problemleri boyutlandırdı, “çözülmüyor” algısının yerleşmesine de yol açtı.
Bu çözümsüzlüğün Aleviler arasındaki görüş ayrılıklarından kaynaklandığına yönelik argümanın ısrarla savunulması da çözümsüzlük algısını iyiden iyiye pekiştirdi.
Biraz da oluşan bu iklimin etkisiyle Ak Parti, hem 7 Haziran, hem 1 Kasım seçimlerinden önce seçim beyannamelerinde Aleviler için bağlayıcı reform vaatlerinde bulundu.
Cemevlerine hukuki statü tanınması hükümet programında da 3 ay içinde gerçekleştirilecek vaatler arasında ilk sıralarda yer aldı.
Cemevlerinin geleneksel irfan merkezleriyle aynı başlıkta ele alınması eleştirilere yol açsa da hükümet bunun reformların önünü kesmeyeceği yanıtını verdi.
Hükümetin çalışmalarına başlamasının ardından bu konuda atılacak adımlar konusunda kritik iki gelişme yaşandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ilk olarak Alevi çalıştaylarının moderatörlüğünü yapan, Alevi örgütlerini yakından tanıyan Dr. Necdet Subaşı’yı başdanışman olarak atadı.
Davutoğlu, ikinci olarak, Alevi dernek ve vakıflarının temsilcileriyle uzun saatler süren bir toplantı yaptı, taleplerini dinledi, görüşlerini aktardı.
Adalet Bakanlığı, bu adımların ardından dernek ve vakıflarla temaslarını sürdürerek, reform paketi konusundaki çalışmaları olgunlaştırdı.
Paketin TBMM’ye ilk gelen düzenlemeler arasında yer almaması soru işaretleri yaratsa da bu durum aslında tartışmayı sonlandırmayı amaçlayan titiz bir çalışma yürütülmesine ve birkaç aşamalı düzenlemelerin yapılacak olmasına bağlı görülüyor.
Geçtiğimiz haftalarda Başbakan Davutoğlu başkanlığında, ilgili bakanların da katılımıyla uzun süren bir toplantı yapıldı.
Gelinen noktada Alevilere ilişkin yapılacak düzenleme aşağı yukarı netleşmiş durumda ve önümüzdeki en geç 15 gün içinde tasarı TBMM’ye sunulacak.

Fiili statü
Peki hükümetin yol haritasında neler var?
Hükümet iki ayaklı bir düzenlemeye gidiyor.
Bunun ilk ayağını Meclis’e sevk edilecek yasal düzenlemeler ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı ilgilendiren idari düzenleme oluşturuyor.
Meclis’e sevk edilecek tasarıyla Alevilerin yıllardır kronikleşmiş hale gelen ve taleplerinin ana omurgasını oluşturan sorunların çözümü hedefleniyor.
İmar Kanunu, Belediye Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklikler yapılacak. Bu yolla öncelikle çeşitli kentlerde yapılmış, İmar Kanunu’na aykırılık nedeniyle yıkılma riski altında kalan, bina ruhsatı alamayan cemevleri koruma altına alınacak.
Cemevleri, Diyanet bünyesindeki camiler gibi elektrik ve su ücreti ödemekten de kurtulacak. Hizmetleri bundan sonra ücretsiz alabilecek.
Cemevleriyle ilgili en büyük tartışma alanlarından biri statü konusu. Cemevlerinin Diyanet bünyesine alınmadan camilerin haklarından nasıl yararlanabileceği bir soru işaretiydi.
Alevilerin büyük bir bölümünün Diyanet’in anayasal bir kurum olarak çalışmasından rahatsızlık duyduğu biliniyor.
Bu nedenle hangi statüde olabileceği, ibadethane sayılıp sayılamayacağı, ibadethane sayılmadan camilerin yararlandığı avantajlardan nasıl yararlanacağı bir mesele olarak ortada duruyordu. Hükümet, atacağı bu yasal adımla statü tarifi yapmaksızın fiili olarak cemevlerine hukuki statü kazandırmış olacak. Cemevleri böylece fiili olarak bir statü altında hizmet vermeye başlayabilecek.

Ehlibeyt dersi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, din derslerinin zorunlu tutulması ve içeriği konusunda Türkiye’yi birden çok kez mahkum etti.
Bu derslerin içeriğinin değiştirilmesi, zorunlu olmaktan çıkarılması, çocuklar için seçenekler yaratılması zorunluluğuna işaret etti.
Hükümetin Alevi meselesinde atmayı planladığı bir diğer adım bir anlamda AİHM kararlarını da karşılayacak nitelikte.
Bu plan uyarınca yönetmelik ya da genelgeyle Alevilik inancının temel felsefesini oluşturan Ehlibeyt dersinin okutulması düşünülüyor.
Görüştüğüm kaynaklar dersin “Ehlibeyt Yolu” gibi bir isimlendirmeyle okutulabileceğini, bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı’nın idari tasarrufunun yeterli olacağını kaydettiler.
Bu derste Alevi inancı, inanç önderlerinin okutulması planlanıyor.
Dersin seçmeli olacağı belirtiliyor.
Bu dersi seçen çocukların zorunlu din dersin muaf olup olamayacağı ise süreç içerisinde görülecek.

Sertifikasyon kurulu
Hükümet cephesinde, Alevi reformunun bugünlere kalmasının önündeki en büyük engel olarak Alevi kesimdeki görüş ayrılıklarının gösterildiğini aktarmıştık.
Bu görüş ayrılıkları cemevlerinin ibadethane olup olamayacağı, Alevi dedelerine maaş bağlanıp bağlanamayacağı, nerenin cemevi, nerenin ocak, kimin dede olup olmadığı gibi başlıklarda uzayıp gidiyor.
Hükümet, bir yandan bu görüş ayrılıklarını aşabilmek ve bir standart belirleyebilmek, diğer yandan da Alevilik’le ilgili bu iç tartışmanın mevcut dernek ve federasyonların üzerinden yürütülmesinin önüne geçmek için geçici bir kurul oluşturmayı tasarlıyor.
Kaynakların verdiği bilgiye göre, bu kurul, İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı gibi bakanlıkların bünyesindeki masalar ve alt birimlerin temsilcileriyle, uzmanlar ve Alevi temsilcilerinden oluşacak, bir anlamda “sertifikasyon kurulu” niteliğinde çalışacak.
Böylece nerenin cemevi olduğu, kimin Alevi dedesi sayıldığı gibi konularda ortak bir görüş oluşturulması, daha sonra da kurulun lağvedilmesi hedefleniyor.
15-20 yıldır Alevi dernek, vakıf ve federasyonlar üzerinden yürütülen tartışmaların da böylece Başbakanlık genelgesiyle kurulması öngörülen bir kurul çatısı altında yürütülmesi amaçlanıyor.
Bu düzenleme ikinci adım olarak planlanıyor. Bir başka deyişle, önce tasarı Meclis’e sunulacak, kurulun oluşumu daha sonra gerçekleşecek.
Cemevleriyle birlikte geleneksel irfan merkezleri konusunda da adımlar atılacağı hükümet programında belirtilmişti.
Hükümet, irfan merkezleri için de benzer bir kurul oluşturarak, buraların hukuki statüye kavuşturulması üzerinde çalışmayı planlıyor.
Bütün bu başlıklarla sosyolojik olarak çözülmesi çok kolay olmayan konularda kalıcı çözüm yolları bulunması amaçlanıyor.
Alevi temsilcilerinin bu çözüm yollarına nasıl bakacağı, ne eleştiriler getireceği ve bu eleştiriler karşısında nasıl hareket edileceği de süreç içerisinde anlaşılacak.