Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Antalya’daki temasları sırasında bir araya geldiğimiz Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na aday olup olmayacağı tartışmaları, MHP ile ittifak ve AYM’nin son kararıyla ilgili mesajlar verdi

‘Gül, Erdoğan’a  karşı aday olmaz’


Antalya

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile Antalya’daki temasları sırasında bir araya geldik. Kurtulmuş, sohbetimizde bakanlığının 2017 faaliyetlerini, Türkiye’nin kültür ve turizm alanlarında geldiği noktayı anlattı. 2018 projelerini ve hedeflerini de açıklayan Kurtulmuş’la siyasetteki gelişmeleri de konuştuk. Bugün siyasetteki sıcak başlıklara değineceğiz. Yarın ise bakanlığının faaliyet ve projelerini anlatacağız. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son dönemde yaptığı çıkışlar ve Cumhurbaşkanlığı’na aday olup olmayacağı tartışmaları, MHP ile ittifak ve Anayasa Mahkemesi’nin son kararı konularının ağırlık kazandığı sohbetimizde Kurtulmuş, özetle şu mesajları verdi:
GÜL ORTAYA ÇIKMAZ: (11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün aday olma niyeti var mı? Ne yapmayı düşünüyor?) Tanıdığım kadarıyla Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan’a karşı Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkmaz. Ben kimin ne yapmak istediğini bilmiyorum ama benim bildiğim Abdullah Gül, Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkmaz. Çünkü 2019 seçimleri şahısların ötesinde önem arz eden bir seçim. Sadece ilk sefer Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından doğrudan seçiliyor olması değil, bundan sonra sistemin nasıl oturacağının da şekilleneceği döneme giriyoruz. Açıkçası Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanımızın karşısına aday olarak çıkmayacağını düşünüyorum.
‘En kuvvetli aday’
DOĞAL LİDER ADAYDIR: (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aday olmama ihtimali var mı?) Çok partili siyasi hayatımızda çok ciddi bir tecrübe sahibi olduk. Ak Parti de 16 yıllık kurumsal kısa geçmişi, ama bir siyasi çizgi olarak da 67-68 yıllık siyasi tecrübesiyle bu süreci iyi yönetecektir, yürütecektir. Ve bu tecrübe bize gösteriyor ki siyasi hareketlerin doğal liderleri, hareketleri sürüklerler. Çok açıktır, Tayyip Erdoğan, Ak Parti siyasi hareketinin, Ak Parti’nin bugün temsil ettiği siyasi çizginin doğal lideridir. Ve çok tabii olarak da Cumhurbaşkanlığı seçiminin en kuvvetli adayıdır. Ta ki ‘Ben, hayır, aday olmayı istemiyorum’ demesi, o çok istisnai bir durum, böyle bir şey olacağını da zannetmiyorum.
ÇANTADA KEKLİK DEĞİL: (Gül aday olmaz diyorsunuz, böyle bir şey olmasa Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kadar sert tepki gösterir miydi?) Tanırım ben. Özellikle 2019 seçimlerinin hassasiyeti herkes tarafından biliniyor. Belki Cumhurbaşkanımızın göstermiş olduğu hassasiyet de bundan kaynaklanıyor. Önümüzde zor bir süreç var, hakikaten çok zor bir süreç var. Öyle 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimi güle oynaya rahat, çantada keklik bir seçim değil. Yani nihayetinde 16 Nisan seçimlerinde yüzde 51,4 ile yüzde 48,6’lık bir denge oluştu. Ha bu illa orada kalacak şeklinde değil, bu 60’a kadar çıkabilir. Dolayısıyla bu hassasiyetten dolayı Sayın Cumhurbaşkanımızın bir yerde de Ak Parti’de konsolide etmeye çalıştığı geniş tabana dönük bir mesaj verdiği kanaatindeyim.
BAŞKA ADAY ÇIKMAZ: Biz şimdi şu mu aday olacak, bu aday olacaktan ziyade, 2019 seçimlerinde, yani biz yeni döneme ilişkin çok güçlü bir çıkışla, Türkiye’nin siyasi, ekonomik istikrarı sürdürebileceği bir sonucu nasıl elde edebiliriz, yoğunlaşacağımız husus budur. Bu açıdan baktığım için söylüyorum, Sayın Cumhurbaşkanımızdan başka bir Cumhurbaşkanı adayı Ak Parti tarafından çıkmayacağını düşünüyorum, buna Sayın Abdullah Gül de dahil olmak üzere.
‘Kapsayıcı bir parti’
BİRLEŞME DEĞİL, İTTİFAK: (MHP ile ittifak) Sayın Bahçeli, Yenikapı ruhu çerçevesinde destek veriyor. Ama sonuçta ısrarla MHP’nin de başka bir siyasi parti olduğunu ve MHP’nin kimliğinin de korunması gerektiğini vurguluyor. Zaten cumhur ittifakı teklifinin altındaki temel mesele de budur. Bizim de başından itibaren söylediğimiz bu; Ak Parti ve MHP iki ayrı partidir, iki ayrı önceliği olan partilerdir. Belli konularda yakınlıkları olabilir, belli dönemsel olarak belli alanlarda müşterek hareket ediyor olabilirler, özellikle 15 Temmuz sonrasını kastederek söylüyorum. Ama siyasi söylemleri, siyasi dilleri, fikirleri, parti programları, stratejileri bakımından aralarında farklılık olan partilerdir. Tabanları şehirden şehre değişmekle birlikte birbirine yakın olabilir, bazı şehirlerde çok daha yakın, bazı şehirlerde biraz daha uzak olabilir. İttifak iki partinin birleşmesi değil, bir seçim ittifakı sürecidir.
MHP VE KÜRT OYLARI: Bu ittifak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki seçmeni nasıl etkiler sorusu, kampanyanın nasıl gelişeceği ve kampanyada kullanılacak siyaset dili ve üslubuyla bire bir ilgili. Ak Parti’nin en temel özelliklerinden birisi, kapsayıcı bir parti olmasıdır. Bu anlamda Ak Parti; Türklerin, Kürtlerin, işte diğer etnik grupların, hepsinin işin içerisinde olduğu ve kendisini rahat hissettiği bir siyasi partidir. Aynı şekilde mezhep bakımından farklı mezhebi-meşrebi özelliklere sahip insanların işin içerisinde olduğu bir siyasi partidir. Dolayısıyla Ak Parti’nin 2019 seçimlerine giderken en hayati hususlarından birisinin bu kapsayıcı dil ve siyaset üslubu üzerinden geniş kesimleri kendi siyasi ortak milli siyasi hedefler etrafında toparlamasından geçtiğini düşünüyorum. 16 Nisan’da bu başarıldı, 2019’da çok daha kuvvetli bir şekilde başarılacaktır.
MHP ile seçim ittifakının geliştirilecek olmasının bu kapsayıcılığı engelleyecek bir durum olmayacağı kanaatindeyim. Israrla da onun için diyorum ki MHP ile yapılan şey iki partinin bütünleşmesi değil bir seçim ittifakıdır.

‘Anayasa Mahkemesi bağımsızdır’

(Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Altan ve Şahin Alpay kararı) Geçen yıl Batı’dan Türkiye’ye dönük turist gitmemesini engelleyen en önemli faktörlerden bir tanesi, Türkiye’nin sağlıklı işleyen bir hukuk sistemi yok, başınıza her şey gelebilir... Son yaşanan gelişmeyi bu kapsam içerisinde bakarsak, neredeyse 15’i bu hükümet döneminde atanmış kişilerden oluşan bir Anayasa Mahkemesi’nin 18 üyesinin birden tutukluluk iptaline işaret etmesi... Anayasa Mahkemesi üyelerinin bu hükümet zamanında atanmış olması, Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir siyasal etkiyle atandığı anlamına gelmez. Yani Anayasa Mahkemesi bağımsız bir yargı kuruluşudur. Bu bir içtihat meselesi. Anayasa Mahkemesi, kendi kuralları içerisinde içtihadını yapar, sonuçta kararını verir, yerel mahkeme de o karara uymadığını ortaya koyar, devam eden bir hukuk sürecidir. Bu sürecin içerisinde çok fazla siyasallaştırarak bu süreci bir şekilde başka yönlere, başka tartışmalar içine çekmenin doğru olmadığı kanaatindeyim.

‘Suçlama terörden’

(Tutuksuz yargılanması yönünde tartışmanın anımsatılması üzerine) O da istisnai olmalı, ama sonuçta bu suçlanan kişilerin önemli bir kısmı terör örgütü irtibatıyla, burası hayati bir nokta, kuralın tutuksuz yargılanmak olması başka bir şey, ama insanların terör örgütü, gazetecilik faaliyeti dolayısıyla değil terör örgütü suçlamasıyla bir şekilde mahkemeye çıkmış olması başka bir şey, dolayısıyla bu tutukluluk halini ortaya çıkarıyor, mahkemeler de bu yönde karar vermiş. Nasıl Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla ilgili bir şey söylüyorsak, ötekiyle ilgili de aynı tavrı ortaya koymamız lazım.