Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Partili cumhurbaşkanıyla da  yapısal tıkanıklık aşılabilir

Terör saldırılarının şokunu üzerinden atmaya çalışan Paris’teki İklim Zirvesi’ne katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, buradan resmi ziyaret için geçtiği Katar’da ikili ilişkiler açısından verimli bir ziyaret gerçekleştirdi.

Erdoğan’a çok sayıda bakanın eşlik ettiği ziyaret çerçevesinde Katar’la 16 anlaşma imzalandı.

Çok yakında, Katar yönetiminin Türkiye’de farklı sektörlerde flaş yatırım hamlelerine imza atacağını da duyacağımız anlaşılıyor.

Erdoğan, Katar’dan Türkiye’ye dönüş yolunda hem temaslarına ilişkin bilgi verdi hem de Türkiye gündemine dair kritik açıklamalarda bulundu. Bunların başında partili cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin açıklamaları geliyor.

Haberin Devamı

Erdoğan’ın değerlendirmeleri şöyle:

KATAR’A İŞÇİ, KANADA’YA MÜLTECİ GİDECEK: Katar’la 15 anlaşma yaptık. Çalışma yemeği sırasında 16. anlaşmayı da karara bağladık. O da iki ülke arasında vizelerin kaldırılması olayı. Katar, bizden nitelikli, niteliksiz eleman istiyor. İşgücü anlaşmasını İŞKUR vasıtasıyla yapabiliriz. İş arayan vatandaşlarımız açısından çok önemli. Hangi sektörlerde talep var, bunun tespiti yapılacak. Ardından da peyderpey vatandaşlarımızı göndermeye başlayacağız. Ülkemizdeki Suriyeli mültecilerle ilgili olarak da G20 zirvesi sırasında Kanada da bizden 25 bin mülteci istedi. Ancak bunların tümünü bizim kamplardan mı alacaklar, yoksa Lübnan ve Ürdün’dekiler de mi dahil mi, bu şu an için net değil. Kanada’ya bunun bilgisini geçeceğiz. Benzer talepler başka ülkelerden, Arap ülkelerinden de gelebilir.

KATAR’DA ASKERİ ÜS: (Katar’da kurulması tasarlanan üsle ilgili gelişme var mı?) Burada herhangi bir engel söz konusu değil. Askeri üs noktasında tahsis edilen bölgelerde bu yerleşim yapılacak. Katar’la ortak askeri tatbikatımızın ardından 94 personelimiz orada çalışmalarını sürdürüyorlar.

KATAR YATIRIM YAPACAK: Katar, Türkiye’de çeşitli sektörlerle ilgileniyor. Katar, doğalgaz konusuna zaten açık. LNG noktasında, kapasitelerimizi Katar’ın doldurması bakımından bir sıkıntı yok. Şimdi belki de, stoklama ve depolamayla ilgili yeni bazı yerlerin inşası için adımlar atılacak. Hatta özel sektöre ait bir firma ile çalışabilirlerse onu satın alacaklar ya da yeni bir tesis kuracaklar. Cezayir’den de LNG alıyoruz. Stoklama konusunda atılacak yeni adımlar 2-3 yıl içinde tamamlandığında, rahatlayacağımızı düşünüyorum. 2020’de dünya futbol şampiyonası var Katar’da. Buradaki tüm alt yapı - üst yapı çalışmalarda zaten Türk firmaları var.

Haberin Devamı

SURİYE’DE SİYASİ GEÇİŞ İÇİN MÜCADELE SÜRECEK: (Suriye konusunda yeni kararlar alındı mı?) Ilımlı muhalifleri destekleme konusunda sıkıntı yok, Katar da baştan beri işin içinde zaten. Suriye’de siyasi geçiş sürecini sağlamak üzere DAİŞ ile mücadele sürecek. Paris’te Sayın Obama’nın yaklaşımı da son derece olumluydu. Koalisyon güçleriyle birlikte, mücadelemizi aralıksız devam ettireceğiz. Fransa da katılmakta kararlı.

MASADA AŞILIR: (Rus Dışişleri Bakanı Lavrov-Çavuşoğlu görüşmesi konusunda) Lavrov ile Çavuşoğlu geçenlerde bir telefon görüşmesi yapmışlardı. Belgrad’da görüşme hususunda olumlu cevap söz konusuydu. Ben şuna inanıyorum; Rusya ile Türkiye arasındaki bu durumu süratle aşabilmek mümkün. Diplomatik yollarla çözülebileceğini düşünüyorum. Temenni ederim ki çok uzamadan bunları birlikte aşalım. Bunlar masada aşılır. Medya üzerinden, sosyal medya üzerinden aşılmaz; aşılmayacağı gibi taraflara bir şey de kazandırmaz, tam tersine kaybettirir. Biz tarafların kaybetmesini değil, kazanmalarını istiyoruz. “Her olanda da hayır vardır” diyerek, aşmaktan, yola öyle devam etmekten yanayız.

Haberin Devamı

DAVET RUSLARDAN GELECEK: (Rusya ile işbirliği toplantısı vardı, 15 Aralık’ta bu toplantı olacak mı?) Bu toplantının ev sahipliği sırası Rusya’da. Dolayısıyla, davet onlardan gelecek. Ne gelir ne gider bilmiyorum. Belki Belgrad’da yapacakları görüşmede gündeme gelebilir.

YAKIŞANI YAPTIK: (Düşürülen uçaktaki Rus pilota düzenlenen tören konusunda) Hayatını kaybeden pilotun naaşının tüm hassasiyetlere riayet ederek Rusya’ya en iyi biçimde tevdi edilmesi gerekiyordu. Bu hususta hükümetimiz ve silahlı kuvvetlerimiz bize yakışanı yaptı. Genelkurmay Başkanımız ile ilk etapta kendi uçağımızla göndermeyi konuştuk. Ama karşı taraf istemedi. İkinci kez sorduğumuzda da hayır dediler. Uçaklarıyla almak istediklerini söylediler. Ayrıca Türkiye’de dini ritüeller de yerine getirildi. Bu konuya da özen gösterdik. Ortodoks bir rahip tarafından ifa edildi.

TÜRK AKIMI RAFA KALKTI: (Akkuyu Nükleer Santrali süreçten nasıl etkilenir?) Rusya’nın olumsuz bir açıklaması yok. Tam tersine bir süreç var. Rusya’nın nükleer santral yapımında kullanmak üzere banka hesaplarına yatırdığı ciddi bir rakam var. Süreç devam ediyor, durmuş olan bir şey yok. 300 civarında mühendisimiz Rusya’da eğitim alıyorlar. Sadece Türk Akımı konusunda rakamlar ve benzeri konularda bazı görüş ayrılıkları vardı. Bu da projenin rafa kaldırılmasına neden oldu.

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ REFERANDUMA GÖTÜRÜLMELİ: (Hükümet programını nasıl buldunuz? Başkanlık sistemi meselesinin programda yer alış biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?) Hükümet programını 6-7 başlık çerçevesinde ben de gördüm. Gördüğüm kadarıyla 2002 çıkışımız burada daha da güçlenerek devam ediyor. Güncellenirken ülkemizin mevcut ihtiyaçları da göz önüne alınmış. Yeni anayasa tabii ki önemli bir ihtiyaç. Yeni anayasa, şüphesiz ki başkanlık sistemiyle güç kazanacaktır. Başkanlık sistemine de hükümet programında yer verilmiş vaziyette. Şu anda tabii ki hükümetin gücü tek başına buna müsait değil. Ama parlamentodaki diğer partilerin desteği ya da anayasa değişikliği için referanduma destek vermeleri halinde, pekala mümkün olabilir. Anayasa değişikliği yapılsa bile değişiklik referanduma götürülmeli. Zira parlamento bunu başarsa bile işin asıl sahibi millettir. Milletin bu işi sahiplenmesi buna ayrı bir güç katar. Milletin sahiplendiği böyle bir idari yapılanma, ülkeyi tabii ki çok daha farklı bir yere taşıyacaktır. Hukuki altyapıda sıkıntı olacağını sanmıyorum. Çünkü partiler “götürelim bunu millete” dediği zaman, bu iş millete gider. Başkanlık sisteminin, Türkiye’ye çok ciddi bir sıçrama kazandıracağına inanıyorum.

ÇİFT BAŞLILIĞI ORTADAN KALDIRMAK LAZIM: (Başkanlık sistemi konusunda parlamentoda bir konsensus sağlanamadığı takdirde partili cumhurbaşkanlığı sayesinde Türkiye mevcut yapısal tıkanıklığını aşabilir mi?) Tabii ki aşar. Zaten bu konuyu gündeme getirmiş olmamın sebebi de, o tıkanıklığın bu yöntemle de aşılabileceğine inanmamdan kaynaklanıyor. Çift başlılığı ortadan kaldırmak lazım. Aksi taktirde, birbirinizi ne kadar sevseniz de, geçmişte ne kadar beraber olsanız da, zaman zaman sıkıntılar söz konusu olabilir. Ama partili cumhurbaşkanlığı olduğu zaman, Fransa’daki sistemin farklı bir versiyonu söz konusu olacak demektir. Bunun da ayrı bir güç katabileceğini düşünüyorum. (Uzlaşma sağlanması daha kolay bir seçenek gibi geliyor herhalde size?) Evet tabii. Ben de öyle düşünüyorum.

Tankıyla topuyla 15 bin asker hazır
(PYD’nin güç tahkim etmesi söz konusu olursa, Türkiye’nin tavrı ne olur?) Koalisyon güçlerinin mücadelesi öncelikle DAİŞ ve terör örgütlerine karşı. Terör örgütlerinin tümüne karşı olduğumuzu her zaman söyledik. Türkmenlerin olduğu bölgede YPG yok, PYD de yok. Cerablus’ta DAİŞ var, Tel Abyad’da Araplar vardı onlara zulmettiler ama Araplar oraya geri döndü. DAİŞ’e karşı koalisyon güçleriyle beraber mücadele ediyoruz. Obama’yla da konuştuk, operasyonlar devam edecek. Havadan koalisyon güçleri mücadele ederken, karada ise Özgür Suriye Ordusu, ılımlı muhalifler mücadele edecek. Bu arada 98 km’lik hat üzerinde bizim 15 bin askerimiz olduğu yönündeki haberlerde yanlışlık söz konusu. Bahsedilen 98 km sınırımızda değil, güneydeki bir bölgede. Orada Özgür Suriye Ordusu var. 15 bin askerimiz bizim sınırımızda olası bir tehlikeye karşı tankıyla, topuyla hazır vaziyette. Koalisyon güçlerine uçaklarımızla katılıyoruz. Eğit-Donat da devam ediyor. Temenni ederim Türkmenlerin olduğu bölgedeki yaşanan sıkıntılar da bir an önce aşılır.
DEMİRTAŞ’A ÇAMUR AT İZİ KALSIN TEPKİSİ: (Tahir Elçi’nin ölümünden önceki açıklamaları vardı, HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise ‘Elçi’yi polis kurşunu öldürdü’ açıklaması yaptı. Ne düşünüyorsunuz?) Sayın Elçi’nin o açıklamalarına kimse bir şey diyemez. Hem makul, hem muteber açıklamalardır. Olayın aydınlanmasını bile beklemeden hemen ‘polis kurşunu ile ölmüştür’ şeklinde bir yaklaşım sergilemek, o zatın maalesef her zamanki alışkanlığıdır. Hatırlarsanız, Ankara Garı’ndaki hadisenin akabinde de hemen, ‘Katil devlettir’ demişti. Delil olmadan bu tür ifadeler kullanmak siyasetçiye yakışan bir şey değildir. Ama kimileri, ‘Çamur at, izi kalsın’ mantığıyla hareket ediyor. Elçi’nin vurulduğu yerde bulunan silahın teröristlere ait olduğu kesin. Kurşun konusunda ise incelemelerin neticelenmesini beklemek lazım.
FARKLI BİR ŞEY ORTAYA ÇIKARSA DEĞERLENDİRME YAPILIR: (“Çözüm süreci buzdolabında” dediniz. Süreç PKK’ya rağmen başka bir şekilde devam edemez mi? Yeni bir plan var mı?) Milli birlik ve kardeşlik projesi, zaten bu işin bütününü kapsıyor. Şu an yeni bir arayış içerisine girmeyi gerektiren bir durum yok. Ama çok farklı bir şey ortaya çıkarsa, tabii ki bir değerlendirme yapılabilir. Niye yapılmasın? Milli birlikten kastımız 78 milyonun birliği. Kardeşlik bu projeyle yakalanacak irtifayı ifade ediyor. Bu irtifayı yakalamaktan daha güzel ne olabilir? Siz eğer benim Kürt vatandaşlarımı veya bölgeyi zerre kadar seviyorsanız, belediyelerin araçlarını o tür hendekler kazmak için kullanmazsınız. Kullanıyorsanız, sevgi yok demektir. Ama birileri öyle yapıyor diye, biz o bölgelere hizmeti kesmeyiz. Bölgeye bugüne kadar nasıl yardım yaptıysak bundan sonra da yapacağız.
‘İsrail’le normalleşme şartlar yerine gelirse’
(İsrail Radyosu’na “İsrail ile ilişkileri tamir edebiliriz” açıklaması yaptığı iddiaları) Benim öyle bir beyanatım olmadı. ‘İsrail ile ilişkiler düzelebilir mi’ diye ayaküstü bir soruya ‘Neden olmasın? Yeter ki şartlar yerine getirilsin’ yanıtını verdim. Şartlardan neyi kastettiğimiz belli. Özür şartı yerine getirildi. Ancak tazminat ve ambargonun kalkması şartları getirilmedi. Getirilirse ne ala. Ama İsrail’de siyasi otoritelerin yaklaşımı ile halkın yaklaşımı çok farklı. Örneğin Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallere karşı çıkan İsrailliler de var. Uluslararası camiada saygınlığı olan Museviler, ilişkileri nasıl düzeltebiliriz diyerek bize geliyor. Tam bunları konuşurken, bir bakıyorsunuz, Gazze bombalanıyor, Mescid-i Aksa’ya saldırılıyor, süreç de akamete uğruyor.