Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İşaret fişeğini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yakmıştı.
HDP’li bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması gerektiğini söylemişti.
O günden itibaren, “Hangi vekillerin dokunulmazlığı kaldırılacak?” sorusuna yanıt aranıyordu.
Malum, 15 Mart itibarıyla Meclis komisyonunda HDP’lilerle ilgili bekleyen dokunulmazlık dosyası sayısı 267.
Güneydoğu’da ilçe ilçe devam eden büyük operasyon ve Ankara’da art arda patlayan canlı bombaların yarattığı siyasi ve toplumsal atmosferde HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının maliyeti konusunda çok kafa yorulduğuna kuşku yok.
Başta Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dokunulmazlık konusunu haftalar önce gündemin ilk sırasına taşıdı.
Geçen sürede, kaç HDP’linin dokunulmazlığının kaldırılacağı, bunların tutuklu yargılanıp yargılanmayacağı konuları başta olmak üzere Başbakanlık katında yapılan beyin jimnastiği sırasında geçtiğimiz perşembe gününe kadar gelindi.
Geçtiğimiz perşembe diyorum çünkü 506 olarak açıklanan bütün dokunulmazlık dosyalarının parti ayrımı olmaksızın bir kalemde kaldırılması fikrinin olgunlaşmaya başladığı gün geçtiğimiz perşembe günü.
Buna döneceğim.

Bir karar, çok mesaj
Ancak bu karardan murat edilenler açısından bazı noktaların altını çizmek lazım.
Bir siyasi hamleyle birden fazla sonuç elde edilmesi konusunda örnek vermek gerekirse Başbakan tarafından dün yapılan, “hodri meydan” açıklamasını verebiliriz.
Bir yandan, PKK terörüne karşı artık infial noktasına gelen geniş toplum kesimlerinin HDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusundaki beklentisine yanıt veriliyor.
Bir yandan, dokunulmazlıklar yoluyla HDP’den intikam alındığı, asıl dokunulmazlıkları kaldırılması gerekenin Ak Partililer olduğu yolundaki muhalif kesimlere mesaj veriliyor.
Diğer yandan, muhalefet partilerinin, “Madem öyle bütün dokunulmazlık dosyalarını işleme koyalım. Ayrım gözetilmesin” restine, “Hodri meydan” deniliyor.
Ve nihayet Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Şu mu olsun, bu mu olsun? Hayır, ilke ortaya konur. Gönder yargıya, yargı ne karar verirse versin, sen siyasetçi olarak görevini yap” mesajı yerini bulmuş oluyor.
Başbakan’ın açıklamasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki gün yaptığı net çağrıların üzerinden 24 saat geçmeden gelmesi dikkat çekici.

Erdoğan’dan 24 saat sonra
Önceki günkü iki konuşmasında işin uzamasını istemediğini açıkça hissettiren Erdoğan ne demişti hatırlayalım:
“Parlamento bu konuda adımını süratle atmalıdır. Yani bir kişi mi olsun, iki kişi mi olsun, öyle bir şeyi konuşamayız. Biz ortaya ilkeyi koymalıyız. Nedir bu ilke? Benim Kürt kardeşlerimi, vatandaşlarımı sokağa dökmek suretiyle 52 kişinin ölümüne vesile olanlar bu parlamento içinde boy gösterecek ve bunları bu millet seyredecek, öyle mi? Bunlara karşı parlamento eğer gerekli tavrı ortaya koymazsa bu millet ve bu tarih bu parlamentodan hesap sorar. Gönder yargıya, yargı bunlar hakkında ne karar verirse versin; sen siyasetçi olarak görevini yap... Hükümetten bu çerçeveye yönelik süratli bir çalışma ortaya koymasını bekliyorum, bugün de (önceki gün) kendileriyle bir özel bir görüşmem olacak.”
İşte o görüşme önceki akşam oluyor.
Geçen hafta perşembe gününe dönersek, dokunulmazlık dosyalarının tümünün bir kalemde ele alınması konusundaki karar o gün olgunlaşmaya başlıyor.
Dosyaların partilere göre dağılımı, mahiyeti, suç isnatları, mahkemelerde oluşan dosyalar çerçevesinde masaya yatırılıyor.
Geçen bir haftalık sürede bütün dosyaların işleme konulmasının siyasi ve hukuki sonuçları tartışılıyor.
Bu süreçte Cumhurbaşkanı ile Başbakan, Kızılay saldırısının ardından bir görüşme gerçekleştiriyor.
Hükümet düzeyinde karar olgunlaştırılmaya çalışılırken, konuyu her konuşmasında gündemde tutan Erdoğan, önceki gün hem TİKA töreni hem de muhtarlarla buluşmasında aynı mesajları bu kez daha net olarak veriyor ve yukarıda özetini sunduğum ifadeleri kullanıyor.

Çankaya-Beştepe trafiği
Karara nihai şekli dün, gün boyu süren seri toplantılarla veriliyor.
Anayasa’ya geçici bir madde eklenerek sorunun çözülmesinde, düzenlemenin Meclis’te yasalaştığı tarihe kadar olan tüm dosyaları kapsamında karar kılınıyor.
Başbakan, tek bir maddeyle tüm dosyalar konusunda işlem yapılması gerektiğini söylerken, Meclis gündeminin tıkanmaması gerektiğinin altını çiziyor.
Başta AB ile geri kabul anlaşmasına ilişkin reform paketleri olmak üzere Meclis’in yoğun bir gündemle çalışması gerektiğini söylüyor.
Dokunulmazlık gölgesinin bu süreçte siyasetin üzerinden kalkması gerektiğini belirtiyor. Bundan sonrası için dokunulmazlıkların tümünün kaldırılmasını isteyen CHP, MHP ve HDP’nin sorumluluk alması gerektiğini söylüyor.
“Ak Parti kaçıyor” polemiğini de böylece sonlandırmak istiyor.
Önceki gün Çankaya Köşkü’nde iki önemli toplantı yapılıyor.
Başbakan Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Ak Parti Genel Başkan yardımcıları Ömer Çelik, Mehmet Ali Şahin, Mehdi Eker ve Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop’un katıldığı toplantıların gündüz bölümünde olası sonuçlarıyla birlikte karara son şekli veriliyor.

‘Meclis kaldırsın, mahkeme karar versin’
Toplantıya katılanlardan bir grup, daha sonra Beştepe’ye giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bilgi sunuyor, görüşlerini alıyor.
Cumhurbaşkanı, hükümet ve parlamentonun işin ilkesini koyması gerektiği, kararı mahkemelerin vereceği konusundaki görüşünü yineliyor.
“Parlamento kaldırsın, kararı mahkeme versin” diyor.
Beştepe ile görüşen heyet, Çankaya Köşkü’ne dönerek tekrar Başbakan Davutoğlu ile bir araya geliyor.
Başbakanlık’taki ikinci toplantı gece 2’ye kadar sürüyor.
Başbakan, Brüksel’e gitmeden önce dokunulmazlıklar konusunda, “Hodri meydan” kararını açıklamayı uygun buluyor ve dün öğle saatlerinde bu çağrıyı yapıyor.

Ya tutuklama verilirse
Burada üç önemli noktayı paylaşmam lazım.
Birincisi, Beştepe’de yapılan görüşmenin bu kararın oluşumu konusunda hükümetin elini rahatlattığı yolundaki bilgi.
Bir başka deyişle, mevcut tüm dosyalar üzerinden dokunulmazlık zırhının kaldırılması konusundaki kararı oluşturulurken önceki akşam Cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmenin rahat geçmesi.
İkincisi, dosyaların mahkemelerce karara bağlanması konusunda, paralel yapı noktasından hareketle duyulan huzursuzluk.
Örneğin, kimi mahkemelerin HDP’li isimler için hemen tutuklanma kararı vermesi riski gibi.
Üçüncü nokta ise; vekil dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırma konusu bugünün işi olarak görülmüyor.