Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ziyaretine büyük önem atfedilen Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la gerçekleştirdiği basın açıklamasında kullandığı “İslamist terör” ifadesine gösterilen tepki gündemin ilk sıralarında.
Merkel’in, terörle mücadelede yakın işbirliğinin zorunlu olduğunu söyledikten sonra “İslamist terör” diye bir sınıflandırma yapmasının yarattığı çelişki zaten ortada.
Erdoğan, bu tanımlama üzerine şunları söyledi:
“Bakın; İslamist terör ifadesi biz Müslümanları ciddi manada üzmektedir. Böyle bir ifade kullanılamaz, doğru değildir. Çünkü İslam ile terör bir araya gelemez... DAEŞ terör örgütünden dolayı kalkıp İslamist terörü kullanırsak bu üzücü olur, bunu lütfen kullanmayalım. Biz bunun karşısında durmak durumundayız. Sessiz kalırsak bunun kabulü olur... Şu anda DAEŞ’e karşı bizim verdiğimiz mücadeleyi veren ikinci bir ülke yok, herkes işin lafında.”
Merkel, “İslami” ile “İslamist” arasında fark olduğunu söyleyerek kendisini ifade etmeye çalışsa da sonuçta temel bakış açısını yeniden vurgulamış oldu.
Aslında, bu konuda yapılagelen tartışmayı bağlamından kopararak dallanıp budaklandırmaya gerek yok.
Birinci gerçek; terörün amacı.
Bu amaç, terör icat olduğundan beri aynı; kamuoyunu bir şekilde etkilemek. Zihinleri şiddetle beslemek. Sembolik yönü ağır basın eylemlere imza atmak. Kamuoyunu etkileyerek, hükümetlerin, liderlerin kararlarını şekillendirmek, kendi menfaatine uygun olarak değişmesini sağlamak.
İkinci gerçek de şu:
Terör, zayıfın tercih ettiği bir metot.
Dolayısıyla, bu metodun etkili ve işlevsel hale gelebilmesi için kamuoyunda pozitif ya da negatif bir karşılığı olması lazım ki bu da bir sembole odaklanılmasını gerektiriyor.
Üçüncü gerçek de burada yatıyor.
Terör örgütlerinin kullandıkları yöntemi meşrulaştırmak için her zaman bir “kutsala” ihtiyaçları var.
Özgürlük, bağımsızlık, adalet, yüce din gibi.
PKK, “Kürtlerin özgürlüğü” kutsalıyla iş tutuyor, radikal İslamcılar da din adına bir kutsala dayandırmaya çalışıyor.
Geçmişte sınıf adına, proletarya adına yapıldı bu işler.
İşte, cihadist örgütlerin bu dönemdeki en kanlı temsilcisi olan DAEŞ de bunu yapıyor.
İslam adına hareket ettiğini iddia ediyor.
Böylece kendisini Müslüman olarak tanımlayanları yanına almaya çalışıyor. Bütün “ötekilerin” nefretinin, korkularının derinleşmesini sağlamayı amaçlıyor.
İşin A, B, C’si böyle olunca terörle mücadelede terminoloji ve terimlerin ne kadar kritik bir öneme sahip olduğu da ortaya çıkıyor. Çünkü terörü sosyolojik ve kültürel sınırlamalarla kavramlaştırma hatası en az terör eylemi kadar etkili bir silaha dönüşebiliyor.
Merkel kendi mahallesinde küreselleşen terör sorununa işaret ederken bu kavramlaştırmayı rahatça yapabiliyor, ancak aynı niteleme bizim coğrafyamızda kullanıldığında haklı bir tepki doğuruyor.
İslam’ı ideoloji olarak alıp, terörü onun adına yaptığını söyleyenleri tanımlarken “İslamist terör” demek Batı’da istediği karşılığı alabilir ancak bizim coğrafyamızda İslam kelimesini bu kadar negatif bir kelimeyle yan yana bir sıfata dönüştürdüğünüzde niyetlerinizin ötesinde çok ağır sonuçları olabilir.
Gün gelir, “Biz İslam’a karşı değiliz, İslam adına terör yapanlara karşıyız” deseniz de karşılığı olmaz.
Bu nedenle, ortak bir düşmandan söz ediyorsak ortak bir kavram üzerinde uzlaşmak gerekiyor.
Terörü tarif ederken olabildiğince nötr bir tanımlama yapmak, terör örgütlerinin iddia ettiği ideolojilerden arınmış bir kavramda buluşmak şart.
Yani; terör diyeceksin, terörizm diyeceksin.
İlkesel olarak bütün terör eylemleri kınamak, kabul edilemez olduğunu ilan etmek ve insanlık suçu olduğu kanaatinde birleşmekten daha kestirme bir yöntem mi var?
Aksi halde, etnik bir kimliğe, mezhebe ya da dine referans veren bu türden birleşik kavramlar kullanmak zihinlerde daha büyük kaos ve kargaşaya yol açıyor ve bu en çok teröristlerin işine yarıyor.
Özetle; bu tür kavramları kullanırken kültürlerin kelimelere yüklediği anlamı göz önünde bulundurmak gerekiyor.
İslam dini gibi, “Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş sayılır” diyen bir dini terörle yan yana zikretmek büyük yanlıştır ve bunu artık Batı’nın liderleri de öğrenmek zorundadır.
Batı, İslamofobi’nin ateşine odun atmayı bırakıp terörle mücadele etmeli; İslam’la değil.