Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Çözüm sürecinde yaşanan türbülansı hem HDP tarafı hem de hükümet temsilcileri açık seçik ifade ediyor.
Türbülansın etkisi de geçmiş değil.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, geçtiğimiz günlerde bu etkiyi “Hükümet, Kobani olaylarından önce durduğu noktada duruyor. Herkes üzerine düşeni yapacak. Siz, bu olayları durduracaksınız. Top, o tarafta duruyor. Çözüm süreci çok değerlidir. İyi niyetle yol yürümemiz lazım. Birtakım Şark kurnazlığı olursa, devlet de kasırga estirir” sözleriyle anlattı.
Sorun şu ki HDP ve Kandil’den gelen mesajlar da topun devlette olduğu yönünde.
Aslında kimin adım atacağından çok, sorun en ciddi biçimde yaşanan güven bunalımıyla açıklanabilir.
Topun karşı tarafta olduğu mesajlarının sebebi de bu.
Güven verici adımlar atılması talebi.
Kobani protestolarından bu yana, “önce kamu düzeni” mesajı veren hükümet cephesinden bakıldığında, PKK’lıların bir an önce sınır dışına çıkması, örgütün gençlik yapılanmalarının şehirlerde yaptıkları yol kesme vb. eylemleri bütünüyle sonlandırması elzem.
Bugüne kadar atılması zorunlu bu adımların atılmaması, süreci sekteye uğratan en önemli etken.
HDP cephesinden ise hükümetin, “seçim odaklı” düşündüğüne yönelik mesajlar geliyor.
Kulislerde, İmralı’ya giden heyetten hükümetin memnun olmamasından sürecin seçim öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye bölünmek istendiğine kadar uzanan iddialar konuşuluyor.
İmralı ile görüşmelerin kesilmesinin veya şarta bağlanmasının, heyet değişikliği yoluna gidilmesinin süreci geri dönülmez noktaya evriltebileceği söylemleri de HDP kulislerinde son günlerde sıkça gündemde.

İkinci ayak boşlukta
Ancak HDP’den gelen bu mesajların “samimi” bulunmadığını söylemek gerekir.
Sınır dışına çekilmenin yarıda bırakılması, örgütün uzantılarının kentlerde yaptığı eylemlerin sürecin önünde engel olarak görülmemesi hükümetin “kamu düzeni” vurgusunun temeli.
Bugüne kadar paradigmayı değiştirip, inkârcı anlayışı ortadan kaldırmaya yönelik adımların doğru biçimde atıldığını düşünen hükümet, bunun karşılığında terörün son bulmadığı görüşünde.
Ankara’da, süreç için olmazsa olmaz görülen, “mutlak eylemsizlik” ayağının boşlukta olduğunu, örgütün de bu ayağın gerekliliklerini bilerek yerine getirmediği konuşuluyor.
Kobani olayları bir yana, Hakkâri’de ve Diyarbakır’da sokak ortasında şehit edilen askerler varken, terörün sonlandırılmasından, eylemsizlikten söz edilemeyeceği vurgulanıyor.
HDP’nin dağ kadrolarını ikna edemediği, Kandil’in ayak sürüdüğü, İmralı’nın da elini güçlü tutmak için sıcak mesajlar verse de eylemleri bütünüyle durdurma eğilimine girmediği görüşü hâkim.

Güven adımları
Bu noktadan ileriye ancak güven verici adımlarla gidilebileceği ortada.
Ankara, Bakanlar Kurulu’nun komisyonlar kurmaya yönelik esasları bile belirledikten sonra bunları ete kemiğe büründürmenin çok da zor olmadığı mesajını sürekli veriyor.
Önce barış iradesinin ete kemiğe büründürülmesi, elinde silah olanların alandan çekilmesi gerektiğinin sürekli vurgulanmasının nedeni bu.
Verilmiş bir söz doğrultusunda gerekli adımların atılması bekleniyor.
Heyet değişikliği, İmralı ile görüşme, komisyonların kurulması, atılacak yeni adımlar bir yana, hükümet, topu kendisine geri atan karşı tarafın, topu elinde tuttuğu sürece hiçbir şey yapmadığına inanıyor.
Topu karşıya vermeden önce atılması zorunlu adımlar var.
Ve süreci meydan okuma sahasına çevirmeden herkesin bu zorunlulukları düşünmesi gerekiyor.