Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2,5 yaşındaki Feraye, babasına bakıyor: “Baba, herkesin iki kolu var, senin niye bir tane?”
Veli Saçılık yutkunuyor, cevap veremiyor.
Kızı, iyileşsin diye gelip de kolunu öptüğünde daha da sessiz kalıyor.
Devletin kayıtlarına göre, devlet tarafından kopartılan kolunun olmayışı “kendi kusuru”.
Nasıl anlatacak ki 2,5 yaşındaki, gözünü açtığından beri iki koluyla kucaklayamadığı Feraye’ye.

Nefes almak için uzandığında
Veli Saçılık’ın kolu, Burdur Cezaevi’ne, 2000 yılında düzenlenen operasyonda, duvarı yıkmak isteyen kepçenin darbesiyle koptu. Hemen bulunsa ve hastaneye taşınsa yerine dikilebilecekti. Bulunamadı. Saatler sonra, çöplerin arasında, bir köpeğin dişleri arasından zorla alındı o kol. Kurtarılamadı.
O tarihte 23 yaşında olan Veli Saçılık inat etti, yaşama tutundu.
Önce sağ kolu olmadan hastaneden çıkıp, kolunun hesabını sormaya başladı. Bir yandan da tek koluyla yaşamayı öğrenmeye...
Önce operasyon tarihinde cezaevinde bulunmasının nedeni olan davadan beraat etti. Zaten sadece dergi satmaktı hakkındaki suçlama.
Sonra işe girdi. Hem de İçişleri Bakanlığı kadrosundan.
Cezaevinde o gün yaşananlar, kopan kol, tecavüz ve işkence iddialarıyla ilgili dosya ise takipsizlikle kapatıldı.
Burdur Cezaevi’ndeki olaylar nedeniyle isyan suçundan da dava açılmıştı hakkında.
Bu dava, haklılığını anlatmak için fırsattı. Ancak diğer bütün cezaevi operasyonlarına benzer şekilde zaman aşımına girdi dava. Beraat etmek isteyen Veli Saçılık ve diğer sanıkların, kendilerini anlatma imkanı bile olamadı.
Yine de yaşadıklarının hesabını sormaya girişti.
Devlet aleyhine tazminat davası açtı kopan kolu nedeniyle.
Antalya 1. İdare Mahkemesi, kısa sürede sonuçlandırdı davayı. Adalet ve İçişleri bakanlıklarının 150 bin lira tazminat ödemesine hükmetti. Kararda; devletin, kişilerin yaşam ve vücut bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğü bulunduğuna atıf yapıldı.
Orantılı güç anımsatıldı. 40 metrekareye atılan onlarca gaz bombasının etkisinden kurtulmak isterken, açılan delikten hava almak için uzandığında Saçılık’ın kolunun kopartıldığı karar altına alındı.

Kusur senin
Danıştay, isyan davası devletin kusuruyla zaman aşımına girmiş olmasına rağmen akıl almaz biçimde bozdu bu kararı.
Zaman aşımına girmiş dosyanın incelenmesine ve Saçılık’ın kusurunun araştırılmasına hükmetti.
Görev değişiminden dolayı bu kez Burdur İdare Mahkemesi baktı davaya. Ve zaman aşımına girmiş, hükme bağlanmamış dosyadan Saçılık’ın isyana karıştığı için kendi kusuruyla kolunun koptuğu sonucuna ulaştı.
Ceza davasında verilmeyen hükmü, her nasılsa idare mahkemesi verdi.
Milliyet’te okudunuz. Danıştay 10. Daire, işte bu kararın temyiz incelemesinin sonucunu açıkladı geçtiğimiz günlerde. Kol koparttığı için yargılanan kepçe operatörünün ifadesiyle Saçılık’ı suçladı. Bir de kendisi de işkence mağduru olan bir mahkumun “Saçılık zafer işareti yapıyordu” beyanıyla. İlan etti kararı:
“Kolunun kopması kendi kusuru.”
Şimdi, itiraz sonucu değiştirmezse, Saçılık, büyük bölümünü tedavisine harcadığı tazminatı faiziyle, yaklaşık 300 bin TL olarak geri ödeyecek. Nasıl bilinmez ama kanunen ödeyecek.
Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’le karşılaştığında 2 yıl önce yolda, şöyle demişti Saçılık, boynundaki ana kucağını göstererek:
“Kimse ceza almadı ama bakın ben kucağıma alamadığım için çocuğumu bununla taşımak zorunda kalıyorum. Bakın şu yanımdaki boşluğa.”
Şimdi Feraye’nin yanıtlayamadığı soruları ve isyan ettiren bir karar kaldı sol elinde.
“Sürekli sağ yanımda bir boşluk var. Feraye’yi kucaklayamadığım, acısı aklıma gelince içimi kanatan bir boşluk. Tekrar tekrar yaşatıyorlar bize, kızıma, eşime ve aileme bu acıyı” diyor.
Şimdi bir kampanya mı başlatalım 300 milyarı bulmak için?
Yoksa Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’e çağrıda mı bulunalım Feraye’nin babası için?
Ya da “aman ha, bir elin verdiğini diğeri görmesin mi” diyelim?