ACABA NE OLACAK BU FAİZLERİN HALİ!

7 Haziran 2018

Merkez Bankası’nın bugünkü toplantısından bir faiz artışı kararı çıkmasını bekleyenler çoğunlukta. Yerli bankacılar arasında yapılan anketlerde de aynı beklenti görülüyor, yabancı banka raporlarında da. Ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası’ndan son dönemde gelen açıklamalar bu beklentileri güçlendirdi. Merkez Bankası’nın mayıs ayı fiyat gelişmeleri raporunda kapsamlı bir değerlendirme yer alıyor ama benim cımbızla ayıkladığım 3 vurgu var. Üçü de enflasyonun orta vadeli görünümüne dair bize iyi şeyler anlatmıyor:

Üç unsur

1) Fiyat artışları genele yaygın. 2) Çekirdek enflasyon yükseldi, enflasyondaki ana eğilim yüksek seviyesini koruyor. 3) Tüketici fiyatları üzerinde üretici fiyatları kaynaklı maliyet baskısı arttı. İlk bakışta bu vurguların Merkez Bankası’nın yeni aksiyon almasını zorunlu kıldığı söylenebilir. Ama bir de Merkez Bankası’nın para politikasının yeterince sıkı olduğu ve faiz artışlarının etkisinin görülmesinin biraz zaman alacağını söyleyenler var. Son 16 ayda 8.5 puanlık bir sıkılaştırma yapıldığı için bu görüşü de ciddi şekilde dikkate almak gerekir.

Sıkılaşmanın bir ölçüsü reel faiz oranlarıdır. Yani uygulanan faizin enflasyona göre ne kadar yüksek olduğudur. Reel

Yazının Devamı

İzmir ekonomisi canlanıyor

2 Haziran 2018

İzmir’de sanayici olmak şans mıdır yoksa şanssızlık mı? Bu soruyu iş dünyasına sorsanız çok farklı cevaplar alırsınız. Bana göre şanstır. Çünkü her ne kadar yeterince fırsata dönüştürülmüş olmasa da birçok avantaj sunar. Bünyesindeki 13 organize sanayi bölgesiyle farklı sanayilere ev sahipliği yapar. İhracat şehridir; yani ülkenin dışa açılan kapısıdır, uluslararası karakteri güçlüdür. Ucuzdur; ücret düzeyi ve yaşama maliyeti İstanbul’a göre çok daha düşüktür. İş gücü açısından şanslıdır; sanayiyi sürekli besleyen meslek okulları ve üniversiteleri sayesinde kalifiye iş gücü sıkıntısı çekilmez. Limanları, havalimanı ve bir kısmı halen devam eden hızlı tren ve otoyol projeleriyle lojistik kapasitesi yüksektir, enerji kaynakları açısından zengindir. Bu avantajlara rağmen bence İzmir Türkiye ekonomisinde yeterli ağırlığa sahip değildir. Milli gelirdeki payının mevcut yüzde 6’lardan çok daha yukarıda olması gerekir.

Teknoloji üssü

Bu yıl ikincisi yapılacak olan Ege Ekonomik Forumu ön hazırlıkları için perşembe günü İzmir’deydim. Forumun bölge ortağı olan Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı Başkanı Mehmet Ali Susam ve vakıf yöneticileriyle bir araya geldik. Ekim ayında yapılması planlanan

Yazının Devamı

Geç gelen olumlu adım

31 Mayıs 2018

Bundan 15 ay önce Merkez Bankası bankaları fonlamak için geç likidite penceresini kullanmaya başladığında “Para politikasında daha önce başvurulmamış bir yöntem deneniyor. TCMB’nin son adımlarından sonra sadelik gitti, geride karmaşık bir uygulama kaldı” demiştik. GLP o güne kadar karar süreçlerinde dikkate alınmazdı. Günün sonunda, para bulamayan ya da elindeki parayı plase edemeyen bankaların başvurdukları teknik bir imkândı. Prof. Fatih Özatay’ın dediği gibi, “Yandım anam yetiş faizi”ydi. Daha önce hiç para politikası aracı olarak kullanılmamıştı.

O zaman bu hareket “politika faizine dokunamayan” Merkez’in parasal sıkılaştırmayı geçici kılmak için başvurduğu bir yol olarak görüldü. Oysa kullandığı faiz koridoru ile de aynı geçiciliği sağlayabilirdi. TCMB koridorun üst bandının daha da üzerinde bir oranı etkin hale getirerek farklı bir yola girdi. Politika faizine dokunmadan faiz etkisi yaratmak istedi. Olmadı, çalışmadı. Yaklaşık 1.5 yılın sonunda politika faizini tam 8.5 puan artırmak zorunda kaldı.

Bu nedenle:

1) Atılan son adım son derece olumlu. Para politikasında öncekine göre basitliği ve netliği daha fazla sağlayabilir. Basitlik ve netlik para politikası uygulamasının

Yazının Devamı

Çelikte olay siyasi

26 Mayıs 2018

Fuat Tosyalı, 1952’de İskenderun’da 9 metrekarelik bir dükkândan doğan, bugün ise yılda 12 milyon ton çelik ve günde 5.000 metre boru üreten bir grubu yönetiyor. Baba Şerif usta soba, boru, kazan üreterek başlamış. Tosyalı Grubu şimdi ise yılda 600 milyon dolar ihracat yapan dev bir çelik üreticisi. Özel sektörün ilk yassı çeliğini üretti, bugünlerde de ithal ürünleri Türkiye’de üretmek için çalışıyor.

Tosyalı ile yatırımları ve sektörü konuştuk. Konu çelik olunca söz hemen ABD’nin çelik ithalatına uyguladığı ek tarifelere geldi. Türkiye ABD’ye çelik satan ülkeler sıralamasında 6’ncı olduğu için karardan en fazla etkilenenler arasında. Uygulamanın ihracatçımıza getireceği maliyet 267 milyon dolar olarak hesaplanıyor.

Fuat Bey bir çelik üreticisi gözüyle durumun “saçmalığını” anlattı:

Aynı teraziye koydu

“Normal şartlarda bu uygulamada muhatap biz değiliz. Ticaret dengesinde biz alacaklıyız. Kaldı ki oradan hurda getiriyoruz, atık ürün alıyoruz ve nitelikli ürün satıyoruz. Getirdiğimiz atık sattığımız nitelikli üründen fazla. Normalde bizim bas bas bağırmamız, ‘Kardeşim, senden 15-16 milyon ton hurda alıyorum, karşılığında benden 15-16 milyon ton ürün al’ dememiz lazım. Fakat ABD bir

Yazının Devamı

Kayıtsız kalmanın bedeli ne oldu?

24 Mayıs 2018

Merkez Bankası sonunda adım attı. ‘Bırakalım kur gideceği yere kadar gitsin. Seçimden sonra aşağı gelir’ yaklaşımının enflasyonu azdıracağı ve iş dünyasını etkileyeceği belliydi. Merkez’in gecikmesi ödenecek bedeli artırdı mı?

Bu yazıyı yazdıktan sonra Merkez Bankası’nın faiz adımı geldi. Aslında kurdaki hareket siyasi değil, teknik bir konu. Hareketi başlatan ya da hızlandıran siyasetteki gelişmeler olsa bile, özünde teknik bir gelişmedir.

Kurdaki artışı siyasi bir komplonun parçası olarak görmek sorunu karmaşıklaştırır; hareketin yıpratıcı etkisini artırır; para ve fiyat istikrarına dönüş süresini uzatır. Nasıl ki bir zamanlar yabancı sermayenin yoğun bir şekilde Türk varlıklarına girip, TL’yi aşırı değerlendirmesini Türkiye ekonomisine duyulan güvenin bir yansıması olarak kabul ettiysek, şimdiki hareketi de güvensizliğin bir işareti olarak görüp, ona göre aksiyon almalıyız.

Birkaç önemli nokta var:

- Kurdaki son artış kısmen dışarıdan kaynaklanan bir gelişmedir. Rusya, Güney Afrika ve Güney Kore para birimleri dışında kalan diğer tüm gelişmekte olan ülke para birimleri bu ay dolar karşısında değer kaybettiler.

- Ancak kayıpların boyutunu ve TL’nin dün itibarıyla ulaştığı seviyeyi

Yazının Devamı

Silikon Vadisi modeli İzmir’de

19 Mayıs 2018

Türkiye’de birçok kentin ülke ekonomisinde öne çıkan belirgin bir rolü var ama İzmir’in yok. Mesela Ankara başkent, siyasi merkez. İstanbul ticaretin ve sanayinin merkezi. Antalya turizm şehri. Bursa otomotivin, Kocaeli ise petrokimyanın kenti. Listeyi uzatmak mümkün. Fakat İzmir denince akla hemen gelen tema yok, ama yakında olacak. İzmir Türkiye’nin “Silikon Vadisi” olmaya hazırlanıyor.

Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) Başkanı Mehmet Ali Susam ile konuştum. Susam iki dönem milletvekilliği ve Esnaf ve Sanatkârlar Odası başkanlığının yanı sıra birçok sivil toplum kuruluşundaki görevleriyle kente yıllardır hizmet ediyor. “Çeşme Yarımadası yüksek teknoloji yatırımları için en uygun lokasyon. İzmir hazır” diyor Susam. Sanayi Bakanlığı’nın desteklediği ve liderliğini yaptığı projeyle İzmir’de kurulacak teknoloji üssü şirketi için hazırlıklar son aşamaya gelmiş.

Bakanlar Kurulu’ndan karar çıkmış; 150 milyon TL kaynak ayrılmış. Şirketin yüzde 49’u kamuya, geri kalanı İzmirli kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarına ait olacak.

Proje beni umutlandırdı. Kısır döngüden çıkış için orta ve düşük teknoloji ağırlıklı üretim yapısını değiştirmek şart.

Bir faciadan doğan dev

Kocatepe muhribi Türk

Yazının Devamı

DOLAR BELASI BU GARDAŞ!

17 Mayıs 2018

ABD’nin eski Hazine bakanlarından Connally, “Dolar bizim paramız ama sizin sorununuz” demiş. Hâlâ bizim sorunumuz. Kur artışı bizi iki kanaldan sarsıyor: Birincisi enflasyon, ikincisi ise döviz cinsi borçlar

"Dolar bizim paramız ama sizin sorununuz" demiş zamanın ABD Hazine Bakanı John Connally. O sözler söylendiğinden bu yana 47 yıl geçti ama bir şey değişmedi. Dolar hâlâ bizim sorunumuz.

Kur artışı bizi iki kanaldan sarsıyor...

Birincisi enflasyon. Merkez Bankası uzmanları hesaplamışlar, yüzde 10’luk bir kur artışının 2 yıllık bir süre içinde enflasyona etkisi 1.7 puanmış. TL sadece bu yıl dolar karşısında şu ana kadar yüzde 18 dolayında değer kaybetti. Dolayısıyla, bu yılki devalüasyondan enflasyona 2020 ortasına kadar 3 puanın üzerinde bir yük gelecek.

Özel sektör zor durumda

İkinci kanal ise döviz cinsi borçlar nedeniyle şirketlere gelecek maliyetler üzerinden olacak. Türkiye’de kamu kesimi, dış borç yükü açısından rahat ama özel sektör zor durumda. Reel kesimin 220 milyar doların üzerinde açık pozisyonu var.

Yani döviz yükümlülükleri, döviz varlıklarından 220 milyar dolar daha fazla. Bir gün alacaklılar gelip “Ver paramı” dese bunları ödeyecek varlıkları yok. Ekonomilerin iyi zaman

Yazının Devamı

Faiz düştü, konutta ‘alım zamanı’ mı?

12 Mayıs 2018

Önce KDV oranları, ardından tapu harcı indirildi. Ve son olarak bu hafta dört banka hükümetin çağrısıyla konut kredi faizlerini aylık yüzde 0.98’e indirdi. Konut talebi faize çok duyarlı. Konut kredi faizleri yüzde 1’in altına indiğinde sanki sihirli bir değnek dokunmuş gibi talep canlanıyor. Hele bir de 0.80’nin altına indiğinde canlanmıyor, fırlıyor.

Birçok soru var havada dolaşan. Mesela diğer bankalar 4 bankayı izleyecek mi? Faiz indiren bankalar yeni krediler için kaynağı nereden bulacaklar? Daha fazla mevduat toplayabilirler ama orada gidecekleri yer sınırlı. Bankalar halihazırda topladıkları 100 liralık TL mevduata karşı 149 lira kredi kullandırmışlar. Yeni mevduat bulmaları lazım, bu da mevduat faizine baskı yaratabilir. Yurt dışından kaynak yaratmak bir diğer yol. Burada da son dönemde artan dış borçlanma maliyetleri işin tadını kaçırıyor. Bir diğer yol ise kaynakları diğer alanlardan konuta kaydırmak. Aslında konut kredisi bankalar için tercih edilebilir bir alan çünkü toplamda sorunlu kredi oranı yüzde 3 iken, konut kredilerinde bu oran yüzde 0.4. Yani tamamı teminatlı ve riski düşük krediler bunlar. Bankaların açtıkları toplam kredilerin sadece yüzde 9’u konut kredisi.

Yazının Devamı