Servet Yıldırım

Servet Yıldırım

servet.yildirim@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

TL’nin aşırı değer kaybının ekonomi üzerindeki yıkıcı etkisi konusunda artık yeterince ikna olduk. Enflasyona olan etkisini çok kısa sürede yaşadık. Aşırı döviz borcu olan firmaları nasıl sıkıştırdığını da görüyoruz. TL’de ve fiyatlarda istikrarı sağlamadan ekonomide istikrarın sağlanmasının ne kadar zor olduğu da az çok anlaşıldı. Eğer ısrar edilirse mevcut piyasa krizinin bir ekonomik krize dönüşme riski göz ardı edilmemeli. O halde TL’deki sert düşüşün önüne geçmek için ne yapılmalı?

Önce TL’ye istikrar

Yabancı fon sahipleri

Haberin Devamı

Liradaki değer kaybı yeni başlamadı. 5 yıllık geçmişi var. Sürpriz olan son değer kaybı ABD’nin yaptırımlarıyla başladı ve bu mesele çözülmeden rahatlama yok. Kapı arkalarında iki taraf arasında görüşmeler sürüyor. Eğer bu görüşmelerden yakın vadede bir sonuç bekleniyorsa o zaman Merkez Bankası’nın ve hükümetin soğukkanlı yaklaşımını bir ölçüde anlamak mümkün. Eğer bu tip beklenti yok ve çözüm uzaktaysa vakit kaybetmeden başka önlemler almak gerekmez mi?

Bu noktada en büyük görev yine Merkez Bankası’na düşüyor. Bu hafta attığı sürpriz zorunlu karşılık adımı, Merkez Bankası’nın faizleri artırmasa bile aslında durumdan kaygılı olduğunu gösterdi. Zorunlu karşılık hamlesi ile 2.2 milyar doları serbest bırakarak bankacılık sisteminin kullanımına sundu. Duruma uygun ve doğru bir adımdı ancak yetersiz olduğu çok aşikâr. Bu aşamada piyasaların Merkez Bankası’ndan beklediği, yeni bir faiz artırımıdır; hem de öyle yarım puan falan değil, daha yüksek, mesela 1.5-2 puanlık bir artıştır.

Bu düzeylerde bir artış hükümete, güven verici yapısal adımları hazırlamak ve açıklamak için zaman kazandıracaktır. Faiz artışı, iç talebin daralması ve kamu harcamalarının kısılmasıyla tatsız bir döneme girilecektir ancak yüzde 16 dolayında enflasyonu, GSYH’nin yüzde 5-6’sı dolayında cari işlemler açığı ve ciddi uluslararası problemleri olan bir ekonomi kaderini yüksek getiri avcısı yabancı fon sahiplerinin insafına bırakamaz. Gelişmelerin ardından gitmek yerine bir noktada önüne geçmek gerekiyor.

Haberin Devamı

ABD’de resesyon iyi haber mi, kötü haber mi?

Önce TL’ye istikrar

Bugünlerde dünya piyasalarında en çok konuşulan kavram “getiri eğrisi”. Yeni keşfedilmiş bir şey değil. Finansçılar yıllardır getiri eğrisiyle yatar, getiri eğrisiyle kalkarlar. Getiri eğrisi denilen şey aslında bir grafiktir. Bir yatırım aracının çeşitli vadeleri ile bu vadelerdeki getirileri arasındaki ilişkiyi gösterir. Detaya girip sizi boğmayayım ama Amerikan faizlerinin son dönemde aldığı şekil bazı uzmanları endişelendirmeye başlamış. Kısa ve uzun vadeli faizler arasındaki farkın azalması ve bu eğrinin daha yatay bir şekil almasını gelecekteki bir resesyonun habercisi olarak görenler var. Fed kısa vadede faizleri artırıyor ama uzun vadeli Amerikan tahvillerinin getirileri aynı oranda yükselmiyor. Dolayısıyla, verim eğrisi aşağı doğru eğimli bir şekle giriyor. Ters verim eğrisi denilen bu hal neredeyse 1950’lerden bu yana ortaya çıkan her resesyon öncesinde yaşanan bir durumdu. Ters verim eğrisinin oluşmasından altı ay ile iki yıl arasındaki bir zaman diliminde Amerikan ekonomisi resesyona girmiş. Bu tartışmaların bize etkisine gelince...

Haberin Devamı

Kısa ve uzun vadeli getiriler arasındaki farkın daralması piyasanın mevcut büyüme ve enflasyonun gelecekte sürdürülemeyeceğine inandığının bir işareti olarak yorumlanıyor. Eğer durum buysa ve Fed verim eğrisinin terse dönmesinden endişe duymaya başlarsa yapacağı şey faiz artırımlarına ara vermek olacaktır. Bu da bize soluk aldırabilecek bir gelişme olmaz mı? Amerikan ekonomisi güçlendikçe biz dünya ekonomisinin de düzeleceğini ve refahın artacağını sanmıştık ama öyle olmadı. Fed normale dönüş planı açıklayıp faiz artırdıkça bizim gibi dış finansman bağımlısı ekonomiler sarsıldı. Borçlanma maliyetleri arttı, imkân daraldı. ABD ekonomisi toparlandıkça Trump’ın kendine güveni arttı. Kendisine güveni arttıkça diğer ülkelere daha fazla sarmaya başladı. Yılların NAFTA’sını dağıtmaya kalktı, Pasifik iş birliğinden çekildi; Transatlantik iş birliğinin ipini çekti. İklim anlaşmasına taş koydu. G20’yi etkisiz hale getirdi. Dünya Ticaret Örgütü’nü bloke etti. NATO müttefiklerine kafa tuttu. Ticaret savaşı başlattı. Çin’e ve AB’ye yaptırım uyguladı. Türkiye ile ilişkileri gerdi. Dolayısıyla, ABD’de resesyon olasılığının ortaya çıkması diğer ülkeler için o kadar da kötü bir haber gibi görünmüyor değil mi?

Önce TL’ye istikrar

TİTİZLİKLE KORUYALIM

Son dönemde THY ile ilgili aksaklık haberleri artmaya başladı. Önceleri kayıtsız kaldığım haberlerdi ama şikâyet edilen şeyler başıma geldikçe ben de eleştiri konvoyuna katıldım. Artan rötarlar, bozulan yemek servisi kalitesi derken geçen hafta bir yurt dışı seyahatimde bavulumun geride kalmasıyla gurbet ellerde elim cebimde kalakaldım. Valizim bir gün sonra elime geçti ama arada geçen süre tam sefillikti. Gecikmeler hava trafiği ya da havalimanındaki trafik yoğunluğundan kaynaklanıyor olabilir fakat gecikme nedeniyle mağdur olan yolcu için bu haklı bir mazeret değil.

Önce TL’ye istikrar

Uçaktan indiğinizde bavulunuza kavuşamamak ise kolay kabul edilebilir bir şey değil. THY yıllarca süren titiz çalışmalar ve yatırımlar sonucu gurur duyduğumuz bir marka haline geldi. Türkiye’den çıkıp da bir dünya markası haline gelen en önemli oyuncu oldu. Böylesine güçlü bir marka rötarlarla, kaybolan bavullarla ve bozulan servis kalitesiyle anılan bir havayolu olmamalı. Söz konusu olan Türkiye’nin dünyaya sunduğu en büyük markalardan biridir; titizlikle korunması gerekir...