Yazarlar Şili dersi...

Şili dersi...

20.01.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şili dersi...

Şili dersi...


Nilgün CERRAHOĞLU

       "Son 30 yılda çok şey değişti. 70'li yıllardaki siyasi - ekonomik model, bugünküyle taban tabana zıttı. Meşruiyetin '70 lerde şiddete dayanan temelleri, bugün yerini piyasa ekonomisi ile demokratik uzlaşmaya bıraktı..."
       Şili'nin prestijli yayın organı "El Mercurio" gazetesi, Şili'nin yeni Cumhurbaşkanı Ricardo Lagos'un zaferini bu satırlarla yorumluyor.
       Bu "farklı dünya" Şili'yi 2000'li yıllara geçmişini tasfiye edip, yepyeni bir demokrasinin başlangıcı ile girmeye zorluyor bugün.
       Sosyalist Lagos'un Şili'de Cumhurbaşkanlığı'na gelmesi, 40 yıllık Frankocu diktatörlükten sonra Felipe Gonzalez'in işbaşına gelmesine çok benziyor aslında. Pinochet darbesinden bu yana geçen 27 yılın ardından, ilk kez gerçek anlamda iktidar el değiştiriyor Şili'de. Ve Salvador Allende'den sonra ilk kez Moneda Sarayı'na bir "sosyalist" çıkıyor.
       Felipe gibi Lagos da "pragmatik". Tercihi "geçmişle kan davası gütmeyen uzlaşmacı bir değişim"den yana. Kullandığı slogan şu neticede:
       "Geçmişi unutmadan geleceğe bakmak"!
       Son bir buçuk yılda Pinochet etrafında "küresel hukuk düzeninin" koparttığı fırtına olmasa; Lagos'un bu dikenli konuya taraf olmayı asla seçmeyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Ne var ki global düzenin "de facto" biçimde zorladığı "tarihi yüzleşme" karşısında; tepkisiz kalamıyor yeni Şili Cumhurbaşkanı. Pinochet'nin yargılanması konusunda istekli olmasa da topu "bağımsız Şili yargısına" atmaya mecbur kalıyor:
       "Bu ülkede herkes (bir faşizm muhalifi sıfatıyla) Pinochet rejimi hakkında ne düşündüğümü biliyor. Ancak sorun bu değil. Sorun, Cumhurbaşkanı'nın bağımsız yargının önünü açıp açmayacağı ve Şili kurumlarının yargı kararlarına uyup uymayacağında yatıyor. Cumhurbaşkanı olarak size yanlızca yargı bağımsızlığını garanti edebilirim!" sözleriyle...
       Frankist dönemi yargılamaktan özenle kaçınan "Felipe usulü değişim"le, "Lagos marka değişim" arasındaki fark; uluslararası düzendeki başdöndürücü değişiklik. Soğuk Savaş yıllarında İspanya'da işbaşına gelen Felipe ekibini; kimse - bir an olsun - geçmişle yüzleşmeye itmemişti. Demokrasiye geçişin ilk başbakanı (eski Frankist) Adolfo Suarez'den İspanyol usulü "değişim haritasını" devralan Felipe, 14 yıllık başbakanlığı sırasında, geçmişi sanık sandalyesine oturtmamaya özel gayret göstermişti.
       2000'de "tarihe sünger çeken" bu değişim modeli mümkün değil artık. Şili Cumhurbaşkanı'nın "değişim koordinatları"; Santiago'da değil küresel düzende çiziliyor görüldüğü gibi.
       Pinochet'nin iadesinin peşine düşen İspanyol yargıç Baltasar Garzon; iade konusunda karar mercii İngiliz Lordlar Kamarası ve İngiliz İçişleri Bakanı; uluslararası sivil toplum örgütleri, uluslararası kamuoyunu yönlendiren Batılı yayın organları (Pinochet muhalifi Lagos ile eski Pinochet'ci cumhurbaşkanı adayı Lavin arasında ortadan ikiye bölünen Şili seçmenleri arasında); Şili için tarihi kavşak olan bu seçimlere taraf oldu. Ve sonuçta sandıktan çıkacak cumhurbaşkanının, Pinochet üzerinde alacağı tavır ve izleyeceği siyaseti belirleyen temel faktöre dönüştü.
       Şili'de "demokrasiye geçişin ajandası" - aynen Öcalan ve idam konusunda bizde yaşanan hayret verici sıçramaları andıran biçimde - Santiago'ya kilometrelerce uzak ülkelerin başkentleri ve kamuoylarında şekillendi sonuçta.
       Küresel düzenin zorladığı bu yeni değişim modeli, toplumları kendi ataletine bırakmıyor artık. Tarihi hızlandırıyor. Süreçleri, ülkelerin iç tarihsel devinimlerine değil, küresel düzenin takvimleri ve beklentilerine bağlıyor.
       Geriye dönüşü, kaçışı olmayan bir "veri" bu... Kafa tutmak, debelenmek boşuna...


Yazara E-Posta: nilcer@turk.net